29 Eylül 2010 Çarşamba

ACI

Hareketli bir gündü akşam üstüne doğru arkama yaslanıp soluklanmak isterken aldım haberi.



Bir ay önce bir müşterimiz kızıyla birlikte ofise gelmişti.Annesiyle kahvelerimizi içerken havadan sudan yaptığımız sohbet bir şekilde yanındaki kızına döndü.Kızını anlatmaya başladı gururla ve övgüyle .Yakınlarda iyi bir bankada işe başlayacağını sonraki hedeflerini yurt dışında aldığı eğitimleri v.s .Kahvelerimizi içtik tekrar görüşmek üzere vedalaştık her ikisiyle de.

Akşam üstü ortak bir tanıdığımızla telefonda konuşurken "olanları duydun mu ?" dedi."Hayırdır ne oldu ?" dememle beni altüst eden o kötü haberi verdi.İsim kullanmak istemiyorum ama bir ay önce annesiyle birlikte ziyaretimize gelen kızımız bir kaç gün önce bir apartman boşluğunda ölü bulunan kızımızmış.

Kahroldum.Ne diyeceğimi bilemedim.Belki sadece bir saatlik bir tanışıklığımız vardı.Ama o gün annesinin ona bakışı ,gururlanışı ,geleceğiyle ilgili yaptığı planlar hepsi kulağımda tekrar tekrar dönüyor.


Ailesi perişan olmuş .Ben dış kapının mandalı olarak bu kadar üzülmüşken sevenlerini düşenemiyorum.Offf ! Allah yardımcısı olsun annesinin.

Şimdi bir sürü şeyler yazılıyor çiziliyor konuyla ilgili.

Hepsi fasa fiso.

Ben o gün pırıl pırıl parlayan idealleri olan çok tatlı bir genç kızla tanışmıştım.

Artık yok.

Allah rahmet eylesin.

26 Eylül 2010 Pazar

TULUYHAN UĞURLU

Dün gecenin aksine bir hafta öncesinden Tuluyhan Uğurlu'nun Sirkeci garındaki geleceğe yolculuk konseri için sözleşmiştik arkadaşımla.

Tuluyhan Uğurlu'nun konserine ilk kez gidiyorum.Konserlerini izleyenler ballandıra ballandıra anlatıyorlardı.Yerebatan Sarnıcın'da,Arkeoloji müzesinde v.s çok başarılı konserler verdi.Şöyle iyidir böyle iyidir diye.Belli bir fan kitlesi var.İyi madem ben de gideyim dedim ama ikinci yarıya kalamadım.Geleceğe yolculukta maalesef ilk arada inmek zorunda kaldım.


Dün gece olduğu gibi bu gece de " ...Hayat dudaklarda mey, Eğlen oyna durma hey !
Yaşamak ne güzel şey..." tandansını yakalayayım her gece, her gece konserlere gideyim ,eğleneyim ,sevgi kelebeği gibi ordan oraya konayım istiyordum ki bünyeye iki konser ağır geldi.



Öğlen yediğim yemek mi dokundu ,dün gecenin gazına içtiğim corvusun azizliğine mi uğradım bilemiyorum ama midem pek keyifsizdi.

Bu geceden notlar;

Zaten kaçık keyfim aradığım ortamı bulamayınca daha çok kaçtı.İlk yarıda pek müziğe kaptıramadım kendimi .Bir kere seçilen salon çok havasızdı.Ses düzenini beğenmedim.Enstrümanlar çok boğuk ve sesler birbirini kapatıyordu.Tuluyhan Uğurlu nedense çok parlamadı gözümde.İlk dakikadan itibaren sanki fazla türbüne oynar şekildeydi mimikleri kafa sallamaları falan.Beni yordu.Müziğin girdabına kapılamadım.

Roland yeni elektronik piyanosunu tanıtması için Tuluyan Uğurlu'yu seçmiş belki ilk olmasının senkronsuzluğumuydu bilemedim ama olmadı.


Arada kimseciklere belli etmeden süzüldüm o kalabalıktan doğruca eve geldim.Nane çayımla kaçan keyfi yakalamaya çalışıyorum.

25 Eylül 2010 Cumartesi

Yüzünü Dökme Küçük Kız


İşten geç çıktım.Saat sekizi geçiyor. Hava yağdı yağacak ...Trafik kilit... Nişantaşı'ndayım ...Taksi yok... Eve kimbilir kaç saatte gidicem...

O anda aklıma geldi kırkbeş dakika sonra başlayacak olan konser.

Bu kadar kısa sürede kimseyi çağıramam.

Olsun tek giderim ben de.

Bilet var mıdır yok mudur onu bile bilmiyorum .

"Hadi diyorum İzDüŞümler" buna değer.

Taksi hala yok aşağı Beşiktaş yokuşunu yürümeye başlıyorum.On dakika sonra Beşiktaş'tayım yarım saat sonra da Kuruçeşme de...Vee bingo bilet var.Biletimi alıp kapıdan içeri giriyorum.Girişte kullan at sarı yağmurluklardan veriyorlar.Bir taraftan yürüken bir taraftan çin malı yağmurluğu üzerime giyiyorum.Çok komik belediye görevlilerine benzedim olsun yine de çok keyifliyim.

En arkalarda sahneyi ortalayacak şekilde oturuyorum .

O anda yağmur çiselemeye başlıyor.

Onlar da sahneye giriş yapıyorlar.

Zuhal Olcay ve Bülent Ortaçgil ...

İlk şarkıda "iyi ki" diyorum şu an trafikde boğulmak yerine "iyi ki" buradayım ."Yüzünü dökme küçük kız " kafamdaki sarı yağmurluğumla tam da böyle hissediyorum kendimi işte... Yağmur damlalarının yüzümü ıslattığı gibi bu şarkıda yüreğimi ıslatıyor sanki...Zuhal Olcay nefis söylüyor.

İkisini de çok beğenirim ama bunca zamandır ilk kez konserlerine geliyorum.Boğazdan esen rüzgar ,yağan yağmur denizin üzerini aydınlatan arada çakan şimşekler bu ilk konseri daha da bir orjinal hale sokuyor benim için.

"Ölsem de bir kalsamda bir,Yalnızlar rıhtımında,Nisan yağmuru,Sus duymasın,Ben varım,Canım senle olmak istiyor,Çaresizim,Halka açık,Yine aşk var,Olmalı mı olmamalı mı,Oyuna devam,Pervane, Yonca Kategorize etme ..."teker teker ya da birlikte usulcacık söylendi.

Yağmur durdu ama sarı yağmurluğu sevdim ya hala üzerimde...

"Eylül akşamı,Aşkın en mavi hali,El gibi,Sensiz Olmaz,Güller ve dudaklar,Yüzünü dökme küçük kız" en sevdiklerim .Bu şarkılarda sanki evdeymişim gibi bağıra bağıra eşlik ediyorum onlara .Sanki art arda bu en sevdiğim şarkıları bir tek bana özel söylüyorlar.

Ah diyorum keşke bir kadeh kırmızı şarap olsa bu şarkıları dinlerken ne güzel olur.

O kadar dinginim ki sanki deniz kenarındayım da suda taş kaydırıyorum.

Konser bitti.Trafik açılmış,taksi sebil.Eve doğru yola çıkıyorum.

Eve girdiğimde uykudan eser yok eh o zaman diyorum bu gece hiçbirşey eksik kalmamalı .Bozcaada Corvus'larımın sonuncusunu bu geceye yakışır deyip açıyorum.

Baş ucuma koyuyorum aynı az evvel dinlediğim şarkılar gibi...

Yüzünü dökmeyen küçük kız şerefine kaldırıyorum kadehimi...

16 Eylül 2010 Perşembe

SON ÇIKIŞ

Köprüden önce son çıkış...

Deniz,güneş,balıklarla yüzmek...

Dün bir anda esti.

Arkadaşlarımın Bodrum'a gel ısrarı,istanbul'un puslu havası,insanların moralsizliği,referandrum,taşınma komşu muhabbeti falan acaip boğuldum.

Aklımda yokken THY yollarına tel açtım ilk defa istediğim gibi rahatça yer buldum.Korkunç bir trafik beni bekiyordu yılmadım.Sırt çantama aldığım iki üç parça elzem eşyayla havaalanına geldim.2 saat sonra başka bir şehirde başka bir mekandaydım.

Sabah gözümü başka bir şehirde açmak
süpermiş .

Yine eskisi gibi kafama estiği yere hiç plansız programsız pat diye gelmek iyi hissettirdi.

Bundan sonra azimliyim kararlıyım..

Süpürge misali çat ordayım çat burda...

En güzeli...
:

14 Eylül 2010 Salı

OHA

Hayatımda hiç bu kadar aptalca bir şey duymadım.Eski erkek arkadaşım sadece bizim semte taşınmakla kalmamış aynı zamanda benim oturduğum apartmana taşınmış.17 katlı 68 daireli binada artık eski erkek arkadaşım ve eşi oturuyor.İstanbul'da bütün semtler bitti,bütün apartmanlar bitti geldi benim apartmanıma taşındı.

Hangi mantık, hangi akla hizmet?

İyi ki karşı dairem değil diye dalga geçerken şaka gibi aynı apartman.Ve en kötü olanı kaç yıldan beri aklımdan ve çoktan kalbimden çıkan kişiyle apartmanımın önünde karşılaşıyorum.Burun buruna geliyorum.

Off bu kadarı da yeter ama.

Bu bir kabus olmalı.

Küfürden nefret eden ben şu an bildiğim bütün küfürleri savuruyorum.

Ve artık biliyorum insanlar sebepsiz katil olmuyorlar.

Önümüzdeki günlerde 3.sayfa haberlerinden birinde beni okursanız şaşırmayın.

7 Eylül 2010 Salı

MİNİ FOTOROMAN

Merhabalar.Daha küçücük iki köpüşken İz teyzemiz bizleri "ailemizin yeni fertleri diye "tanıtmıştı blogundan sizlere...Sonra pek bizi yazmadı buralarda...Aradan biraz zaman geçti.E haliyle büyüdük.Evdekilerin sevgi arsızları olduk.Ares ve Kartanesi olarak bir sürü film çevirdik naneler yedik havuzlara düştük v.s...Kendimizi sevdirmek için her türlü şaklabanlıklarla ilgiyi her daim üzerimize çekmeye çalıştık.Hele ben az mı o demir parmaklıklara kafamı sokup sıkışıp kaldım ?Veteriner amcam az mı koştu yardımımıza?Gün geldi ,oyunlar oynadığım bu yakışıklı sırım gibi delikanlıya gönlüm kaydı.Aşkımızın doruğundayken olaylar gelişti...Gel zaman git zaman kalbimde uçuşan kelebekler karnımda uçuşmaya başladı.Ve bir gün kalktığımda karnımdaki minikler gözlerini dünyaya açtılar.Yedi tane kendinden titreşimli yavrum artık patilerimin altındaydı işte..
Artık kulübemin kadını,çocuklarımın anası olarak mazbut bir hayata adım attım.Sirk köpekleri gibi zıplamalar,dört patiyi birden havada birbirine vurmalar bitti.

Bu görevi aslında çok efendi ağır başlı olan eşim Ares aldı istemedende olsa.Çünkü doğam gereği yavularımızın yanına şimdilik onu sokmuyorum.Bana da elleşemiyor.Yaklaştığında hemen dişlerimi gösterip hırlıyorum.O da sevgi arsızı gibi kulübenin dışında ilgiyi kendine çekmeye çalışıyor.

Sırnaşıyor,hayatında yapmadığı oyunlarla ilgiyi yavrularımdan kendine çekmeye uğraşıyor.



Olsun işe yarıyor bu oyunları.Yavrularım rahat rahat uyuyorlar koynumda .Ailemin fertleri ve misafirleri yavrularımı yakından görmek ve eline almak istediğinde Ares'imin yiğidimin bu numaraları rahatlatıyor bizi



Baksanıza nasılda fosur fosur uyuyor miniğim?



Ben de rahat rahat lohusalığıma devam edip bıcırıklarımı kokluyorum.Her biri o kadar güzel ki görenler hayran oluyorlar.



Biraz açıkta kalan olduğunda,onu çenemle biraz canını acıtarak da olsa güvenli bölgeye alıyorum.

Ne kadar bir arada kalırız bilmiyorum.Ama son ana kadar yavrularıma doyayım istiyorum.
Bu konuyu düşünmemeye çalışsamda gözlerim dalıp gidiyor arada bir uzaklara...

Al işte bizim hınzır başladı yine numaralarına...


Bidirikleri kıskandı ya ...
Uyuma numarası yapıp

Gıdısından sevdiriyor...
Mest oluyor...
Sonra o siyah sürmeli gözleriyle çapkın çapkın bakıyor.

Şimdilik bizden haberler bu kadar.İz teyzemiz tembellik etmezse yavrularımın maceralarını da anlatır artık sizlere...
Sevgiyle...

3 Eylül 2010 Cuma

SoN


Yahu ne çabuk geldi sonbahar...
Sitenin içindeki ağaçlar ne çabuk sarardı da döktü yapraklarını...
Normalde üzerinden haşır huşur yürümeyi çok severim sarı yaprakların .
Hatta kasım ayında makinemi kaptığım gibi Belgrad ormanlarında alırım soluğu.Hem yürür hem de sonbaharın her tonunu fotoğraflamaya çalışırım.
Ama bugün hiç hoşlaşmadım bu manzaradan.
Benim hala denize girip yüzesim var.Yeni yeni öğrendiğim gibi suyun altına dalıp kulaç atasım var.Minik balıklara tam elimi değdirecek gibiyken kaçmalarından keyiflenesim var.Ellerim buruş buruş olana kadar suyun içinde kalasım var.
İyot kokusu daha üzerime sinmedi bile :(
Daha tatil fotolarını bile yükleyip post yazamadım sonbahar geldi.
İsyanım var kadere.
Adaletin bu mu dünya?
Güz gülleri gibi, hiç yazı yaşamadım sanki
Paramparça oldu yaza dair umutlarım .
Yeni aldığım saks mavisi şıpıdık terliklerimi giyecektim daha.
Pööff !
Fazıl abiler için not ;Bu post arabesk serpintisi üfürür aman diyeyim !

1 Eylül 2010 Çarşamba

VUK-U



Al işte bir hissi kablel vuk-u daha ...


Artık yüzünü görmek bile istemediğim birinin ne alakaysa oturduğum semtte görüp " hadi canım daha neler ,onun burda ne işi var ? "dediğim ve akabinde koca İstanbul'da semt kalmamış gibi burnumun dibine taşınmasını öğrendiğim şu dakikalarda eğer karşılaşırsam diye kendime notlar;


1-Hiç tanımadığın biri gibi yanından geçip git.

2-Sinire kesmiş bir şekilde yolun karşı tarafına geç.

3-Ölü balık gözleriyle yüzüne bak ve geç.

4-Yankee go home diye kovala.

5-"Hey sen !biz buralarda yabancıları sevmeyiz" diye suratına çemkir.

6-İyi ki karşı daireme taşınmadı diye şükret.