31 Aralık 2012 Pazartesi

MUTLU YILLAR !


Dilerim ki !
 yeni yıl tüm bloggerlara  sevdikleriyle birlikte
 mutlu, huzurlu,sağlıklı, ışıklı, bereketli
 nar gibi bir yıl olur.

Sevgilerimle :)




25 Kasım 2012 Pazar

Halet-i Ruhiye

Selam günlük.

Uzun zaman yazmayınca haliyle okuyucum filan da kalmıyor haklı olarak.O yüzden böyle girizgahlar yapıyorsun maalesef :)

Yazmayla  ilgili bir kaç aydır sorunlarım var.Yazmak eylemi bana  bu sene kötü bir deneyim yaşattığı için bilinçaltım blogum da  dahil olmak üzere tüm eylemlerime  yansıyor maalesef.

Yazının da girişinden anlaşıldığı üzere karamsar bir post olacağa benzer.illüstrasyon da ona göre seçilmiş.Alıcılarınızın pembe ayarlarıyla oynamanız yanınızda yörenizde antidepresan bulundurmanız önemle tavsiye olunur.

Son iki senem yap boz gibi geçti maalesef.En yakınımdakilere el uzatıp yardım etme dürtüm kelimenin tam anlamıyla elimde patladı.

Şimdi kendi kendime açtığım zararı telafi etmeye kendi yaralarımı sarmaya çalıştığım bir dönemdeyim.

Hani filmlerde görürüz ya...Doğada ayı tarafından ısırılan ve yanında hiçbir tedavi aleti olmadan açık yarayı uyuşturmadan canlı canlı diken abiler ablalar vardır.hah aynı onlar gibi canlı canlı etime etime batırıyorum o ilkel iğneyi ki kanamayı durdurabileyim:)

Ama hep Küçük Emrah modunda kaşlarım havada dolanmıyorum tabi ."Bu da geçer elbet neler neler geçmedi ki"(Fonda çalan Sezen etkisi) mottosuyla bugünlerin geçeceği gerçeğiyle yaşıyorum.Ama arada yanık bir arabesk fon müziğiyle buhrana bağlayabiliyorum.

Bu dönemde bana keyif veren şeyleri yapmaya çalışsam da yine de eski tadları alamadığımı farkettim.

Ki beni tanıyanlar bilir damak zevki çok gelişmiş biriyimdir.Ama eski tad alma duyargaçlarım maalesef şu an kapalı .

Çok sevdiğim yaratıcılık seminerlerine bu sene devam etmiyorum mesela...

Aslında bu dönemde bana iyi gelecek şeylerden biriydi.Ama yazma serüveninde kendi kendime sınıfta kaldığım hissiyatı ağır bastığı için ve bu duygunun da beni üzen üsteki duyguların yanında ağır gelmesiyle gitmemeyi seçtim.

Son bir kaç aydır hiç elime fotoğraf makinesi almıyorum. 13 lü yaşlardan itibaren adı Japon Nur'a çıkmış biri olarak gerçekten kötü bir evreden geçtiğimin bariz göstergelerinden.

Son yıllarda iyice azaltığım arkadaş sayılarımdan sadece dost olanlarla yaptığım görüşmeler dışında gereksiz hiçbir muhabbet ve eylemin içinde olmama kararı aldım.Az insan öz insan!

Bu dönemde tek başıma kalmak ,sinemaya gitmek,İstanbul Modern'e defalarca kere gördüğüm şeyleri yine ilk kez görürmüşcesine gitmek ,güzel bir konseri ya da oyunu dostlarımla izlemek, tek iyi gelen şeyler.

Ha bir de yıkılan bütün duvarlara rağmen enkazı kaldırıp küçük küçük tuğlalar örmeye başladım yeni yeni...

Daha bir etkisi olmadı.Bir ses getirmedi.Suya atılan küçük çakıl taşları gibi bazısının halkası  ilk bir iki halkada kayboluveriyor.Ama vazgeçmek yok yola devam!

Bir de şu duyguyu atlattık mı gelsin yeni kuleler,yeni keşifler yeni keyifli yazılar...

Normal  zamanımda yazın geçirdiğim ufacık bir tatili ya da bir gezi kaçamağını  ya da beni etkileyen bir kitabı filmi ballandıra balandıra kendi gözümden yazmak fotoları eklemek için sabırsızlanırdım.Şimdi aylardır pc ye yüklenmeyi bekleyen fotoğraflarım ve elimi sürmediğim bir makinem var.

Son dönemde blogumda yayınladığım yazılardan daha çok tamamlanmayı ve yayınlanmayı bekleyen yarım kalmış taslaklar var.

Dün gece alakasız bir bilginin peşinden koşarken farkettim ki ben hep bloglardaki yazıları seçiyorum okumak için.Burada her zaman olamasamda ben bir blog aşığıyım.Böyle birinin de uzun süre yazmaması beklenemez değil mi?Sadece arada uzaktan hasretle el sallar :)

İşte sevgili günlük!Durum böyleyken böyle...

Beyni hafif yanık dumanları üstünde bir bloggerdan iyi pazarlar herkeslere...(Ya da sevgili günlüğüme ;)





25 Ekim 2012 Perşembe

BAYRAM




Bektaşi'ye sormuşlar :
-Rakı içer misin?
-Akşamdaaaan akşaaaama...
-Blog yazarmısın?
-Bayramdan bayrama, bayramdan bayrama...


Bu ahval ve şerait  altında ne derece yapabilir ve başarırsınız bilmiyorum ama mutlu huzurlu omurgalı bir bayram dilerim.

Sevgiler,hörmetler :)

6 Ağustos 2012 Pazartesi

YAZ(AMA)MAK


Yapmak isteyip de yapamadıklarımın başında geliyor artık blog yazmak !

Ama yazamıyorum.

Son zamanlarda bu kadar sevdiğim halde sürekli ertelediğim başka bir şey olmamıştı herhalde.

Ama hayat bazen istediğimiz şeyleri yapmamıza izin vermiyor bize...

Ya da her bir b.ku  hayatın suçuymuş gibi gösterip kendi tembelliğimize bir kılıf da arıyor olabilirim(z)

Bir sürü bir sürü şeyler olur geçer  herkesin olduğu gibi...

Ve her birini kafamda bloga göre tasniflerim.

Ama elim klavyede bir türlü yazmaz o kafamdan geçen kurguladıklarımı.Bak bloggerın yeni şeklini de sevmiyorum mesela o da üşenmeme bir sebep(Al bir b.k atma daha !)

Ben boğa burcuyum ya sabit bir burcum.Öyle her teknolojik değişikliğe hemen adapte olamayabilirim.O yüzden yeni ara yüze soğuk duruşum.

Aslında burayı yazmamdaki tek sebep daha evvel defalarca yazdığım gibi kendime çocukken sahip olamadığım ağaç ev formu yaratmaktı.

Ve geriye döndüğümde hatırlamak istediğim iyi ya da kötü bence önemli olayları kayıt altına almak istememdi.

Ve gittiğim gördüğüm güzelliklerin tanıştığım nefis insanların hatıralarını her daim taze tutmaya çalışmak istememdi.

Son zamanlarda raydan çıkmış durumdayım.Polyannacılık ise en büyük silahım.

Ama inşallah  tekrar bir düzen kadını olacağımdır.

Kelimelerin iki yakasını bir araya getirebildiğim daha hoş zamanlarda tekrar  görüşebilmek dileğiyle...

Sevgiler,hörmetler... :)

23 Nisan 2012 Pazartesi

Happy Birthday



Hem dışımdaki , hem de  içimdeki çocuğun bu günü kutlu olsun.En çok da 23 Nisan Ulusal ve Egemenlik Bayramımız kutlu olsun.Göstermelik değil en gerçeğinden...

Cheers:)

27 Mart 2012 Salı

Derin çok Derin.

Kelimelerimin ağzını bıçak açmıyor yine .Eski  yazma hevesimin çoğalarak bana geri dönmesini umutla beklemekteyim.Beklerken bir sürü bir sürü şeyler olmakta.Ve ben onları yazıp tarihe kaydedemekteyim :(

Ama bugün öyle bir şey oldu ki bunu yazmalıyım dedim muhakkak.

Bugün özel biriyle dertleştim.Ablamın kızı Derin.Beş yiğenimin sondan bir üst modeli (11)...

Derin bazı huylarıyla bana çok benzer.Herkes sabit fikirli ve keçi gibi inadını benden aldığını söyler.O ise inatla  bu benzeşmenin  sadece  yaratıcılık ve sanata olan düşkünlük olduğunu iddia eder.Gördüğünüz gibi inat forever...:)

Benim için keyifsiz günlerden biriydi.Ta ki küçük sincap suratlım benden daha asık suratla yanıma gelene kadar.

Yanıma yaklaştı kucağıma oturdu.sarıldı ve kafasını boynuma gömdü.Okulda günü çok kötü geçmiş.Yaşadığı olayları anlatmaya başladı.Derin servisindeki bir çocuktan hoşlanıyor.Hoşlandığını belli etmemek için ona kankası gibi davranıyor.Çocuğun da hoşlandığı başka bir kız varmış.Onla ilgili düşüncelerini doğal olarak gelip kankasına anlatıyor.Yani Derin'ime :((

Derin'de başka bir kız arkadaşıyla oynarlarken aslında o çocuktan  hoşlandığını o yüzden kankası gibi davrandığını anlatıyor.Ve kızla şu an biraz limoni.Kızın başkalarının sırlarını saklayamayan biri olduğunu anlamış bugün .Ve sırrını hoşlandığı çocuğa anlatmasından çok korkuyor.

Sırf bu sebeple okulun düzenlediği Ankara gezisine gitmeme kararı almış.

Bana o yaşlarda neler yaptığımı sordu.Bu tarz sorunlarla nasıl başettiğimi filan...

Ben de onu rahatlatmak için bir sürü örnekli anlatımlar yaptım.En son rahatlatmak için dedim ki"Derin'cim bak bu yaşlarda yaşadığın herşey sana çok büyük ve aşılmaz gibi gözükse de bir zaman sonra hatırlamayacaksın bile...Hem yaşadığın şeylerden dersler çıkartmalısın..." gibi  bilindik büyük lafları ettim.

"Yatmadan önce gözlerini kapattığında bütün bu olanların düzeleceğini düşün öyle uyu...Sabah kendini daha iyi hissedeceksin" dedim.

"Nurcum bu mümkün değil şu an üzüntü ve acıdan sırtım düğüm düğüm gözlerimi kapasam bile o geçmez ki.Bütün gün sırtımda bu yük vardı" dedi.

İşte o an da  bittim ben.Sırtındaki o acı ve düğüm düğümü kendi sırtımda o kadar çok hissettim ki çok üzüldüm.Minicik bedenin ve kalbin yaşadığı o üzüntü korku ve hayal kırıklığı kapladı odayı nefes alamadım.

Sarıldım öptüm öptüm güzel suratını.Sırtını sıvazladım belki oradaki görünmez yükleri elimle silebilirmişim gibi...

Sonra kafasını dağıtmak için daha neşeli konulardan bahsetsem de o kocaman gözler yatağına endişeyle gitti.

Yatmadan önce annesi devreye girdi.Anne-kız dertleştiler.Ne konuştular bilmiyorum ama eminim ki annesi benden daha iyi başetmiştir bu problemle.

Balon gibi şiştiğim bir günde Derin'imin sırtını düğüm düğüm yapan sıkıntısı patlattı götürdü.

İlerde burası durur olursa belki  Derin'ime okur hatırlatırım diye düşündüm yazdım bunları.

O zaman ona "Bak minik kuşum sırtını düğüm düğüm yapan o günü hatırlamıyorsun bile.Hatırlasan bile gülüp geçiyosun.Ben o kişi için mi üzüldüm diyeceksin...İşte büyüdüğünde de bu hiç değişmeyecek.Sadece kişiler ve olaylar değişecek.Ama sen hep paniklesen üzülsen de hepsi hallolacak ve sen hep iyi olacaksın." diyeceğim.

Zamanın ötesinden gelip de buurayı okuyorsan Bir de seni çook seviyorum can kuşum.

Teyzesinin inatçı ve sabit fikirliliği kadar hassaslığını da alan duygusal sincap suratlım :)

Öperim:)

27 Şubat 2012 Pazartesi

Spam


Sevgili blogger arkadaşlarım.Bir maruzatım var.ne zamandır pek blog havasında değilim falan vs.
Ama ama yine de ara ara uğrar, kapı pencere açıp buraları havalandırırım.

Şimdi teknoloji özürlüsü olduğum malum.Bloga uzun zamandır yeni bir çivi çakmışlığım  da.

Fakat ne zamandır kafama takılan bir şeyi sormak isterim.

Bloggerın yeni güncelemesinden sonra ben de çok fazla spam birikti.Eskiden vardı da ben mi farketmiyordum.Yoksa yanlış bir yeri kurcalayıp kendim ettim kendim mi buldum?

Youmlardan çok spam birikiyor :(

El yardım,el cevap .

Sevabına.

Sevgiler.

14 Şubat 2012 Salı

Vuruldum ey ahali unutma beni !



Size bir iyi bir de kötü haberim var.
İyi haber Sevgililer Günü kutlaması bu sene sonmuş.
Kötü haber Eros  acemi bir avcı tarafından vurulmuş.

31 Ocak 2012 Salı

Uçmak İstiyorum.


Sıkıldım sıkıldım uçmak istiyorum
Yalın ayak yere basmak istiyorum

Ne eksiğimiz var çiçekten böcekten

Tabiat misali coşmak istiyorum.



Bütün gün bu şarkıyı mırıldanınca insanın sahiden uçmak isteyesi geliyor.


Devlet Bahçeli'nin de dediği gibi İstanbul bir kaç gündür beyaz şalını omuzlarına aldı.Ve ben bu havalarda acayip yazı özlüyorum.


Denize girmeyi,yalın ayak toprak ta yürümeyi,balıklarla yüzmeyi off off !


Yaz gelse  Bozcaada'ya gitsem Ayazma'da buz gibi denizden çıktıktan sonra buz gibi biramı yudumlasam,bir tepsi midye dolma yesem,mide zafiyeti geçirsem...


Haleti ruhiyem budur.O esnada bol bol bunu dinlemem tesadüf değildir.


Yazı özleyenlere gelsin.Sevgiler.


http://www.youtube.com/watch?v=MQtAE6BHA6Y&feature=related