29 Ekim 2011 Cumartesi

27 Ekim 2011 Perşembe

GÜLÜMSE



Bu resim dün'den kalan güzel bir hatıra.Belediyeye Van için yollanan yardım paketlerinden birinde çocuk kıyafetlerinin üzerine koyulmuş.Minik eller eşyalarını paylaştığı kardeşlerine bir de moral vermek istemiş herhalde.Sıcacık güneşli bir günde gülen yüzler ayakta sapasağlam evler:)

Fotoğrafladık .

Hem kalbime hem de buraya yazdım.

Unutulmasın...Darlanınca bakılsın...Güneşli günleri ve gülen yüzleri hatırlatsın  gülümsetsin diye...

24 Ekim 2011 Pazartesi

Üzülüyorum!

Galiba yaşlandım.

Galiba kafayı yedim.

Galiba şu son günlerde yaşanan üst üste felaketlerden sonra sakinliğimi,sağ duyumu kaybettim.

Felaketlerin ardı arkası kesilmiyor.
Şimdi de deprem!Doğudaki vatandaşlarımız çaresiz.Toprak altındalar.Haberleri izlemeye çalışıyorum Orada karga tulumba kendi imkanlarıyla enkazlarda debelenen insanları görüyorum.O enkazların yamacında sevdiklerine yardım isteyenlere,çığlık çığlığa ağıtlar yakanlara dayanamıyorum.Mangalda kül bırakmayan devlet büyüklerinin neden hala orada  bir koordinasyon sağlayamadıklarını anlayamıyorum.

Hepimizin aynı ipe dizili tespih taneleri gibi birbirimize bağlı olduğumuzu imamenin dağılırsa her birimizin tarumar olacağını birliğin ve bereberliğin sağlanması gerektiğini düşünüyorum.

Fikirler,inançlar ne olursa olsun insanların kin ve nefret duygularıyla birbirlerine saldırmalarına,dişlerini vahşi hayvanlar gibi birbirlerinin etine geçirmeye çalışmalarına dayanamıyorum.İnsanlığımdan utanıyorum.

Çaresizliği ilk kez bu kadar derinden yaşıyorum.Hamasi duygularla gaza gelen insanların içinde kendi tanıdıklarımıda görüyorum.

Hayvanla insan arasındaki o ince çizgiyi geçemeyenlere üzülüyorum.

Üzülüyorum.

Kahroluyorum.

21 Ekim 2011 Cuma

SAĞOLSUN !


Babalar,evlatlar sağ olsun .Gerisi hikaye,ağız dolusu lakırdı.Şu anda buraya yazmak istediğim kan kırmızısı küfürler var ama susuyorum.Gidenler geri gelmeyecek çünkü.Uğur Gürsoy'un bu karikatürü nokta atışı olmuş duygularıma.Allah rahmet eylesin.Ailelerine sabır versin.

5 Ekim 2011 Çarşamba

İZ'LED'İM


Ne zamandır sinemaya gidip film izlemiyorum.En son Turkcell Kuruçeşme Arena'da Patrondan kurtulma sanatına gitmiştim galiba  iki ay önce...

İlk defa açık havada  film izlemiştim.Ama benim gibi full konsantre olan bir insan için o atmosfer biraz zorladı.Mehtap,deniz,yakamoz sürekli gözüm kaydı.Arada uzun uzun öten tanker gemi düdükleri de cabası.Film fena değildi.Eğlenceli,güldürüklü bir filmdi...

Haftasonu sinemam geldi yine...

Pazar gecesi  Woody Allen'ın son filmi 'Paris'te Gece Yarısı'na gittik (Midnight in Paris)

Ben pek Woody Allen sevmem aslında ama filmin konusu ve içindeki ünlüler geçidi ilgimi çekti.

Bi de twitterda pek bir övgüler okudum filmle ilgili...

Çok beklenti içinde değildim.Bir Zamanlar Anadolu'da ya gidecektik bu filme girdik .

Sonuç sevdim.İlk defa bir filmini sevdim W.A.'nın...

Spoiler vermek gibi olmasın ama o eskiye dönüş sahneleri sevmem de en büyük etken sanırım.

O sahneler dışında klasik film geyiği...

Ben de pek bir yapmak isterdim öyle...Arabayla olsun,zaman makinesiyle olsun,ya da bir aynanın içinden geçerek olsun.Ne olursa olsun geçmiş zamanları yaşamayı görmeyi çok isterdim.

Orhan Veli ile Aşiyan'da yürüsem...

Sonra Melih Cevdet ve Oktay Rıfat' da aramıza katılsa, sohbet harlansa...

Garip garip onlar anlatsa ben dinlesem...

Bana tiyolar verseler, yazmanın ne sancılı bi şey olduğunu beni benden aldığını uçurumların eşiğine geldiğimi anlatsam onlara...

Aynı filmdeki gibi elimdeki taslağı ne halt edeceğimi bilemeden ortalarda kala kaldığımı dertlenip anlatsam...

Sonra hep birlikte Bostancı'ya Hatay restorana gitsek orada Cemal Süreya'nın masasına otursak o sohbetlere şahit olsam...

Buklu Bukle şiirleri rakının yanına meze yapsalar ben de kendimden geçsem...

Cemal Süreya her kadeh tokuşturduğunda "Keşke yalnız bunun için sevseydim seni "desem ...

Ülkü Tamer'le iddalaşsalar, yere bir " y " düşse   şahit olsam,alsam cebime koysam hatıra olarak saklasam...

Rakının damarlarımdaki kudretiyle Hüznün Kuşları'nın şarkı versiyonunu  onlara söylesem ...

Sonra Cağaloğlu'nda  Oğuz Aral'la karşılaşsam gözlüğünün üzerinden bakıp "Gereksiz taramalardan kaçın" dese Avni "Mugul Mugul Dıgıl" diye onu onaylasa ,ona manavdan gazete kağıdında bir kese kağıdı elma alıp versem dişlek dişlek gülse ...

O yolculuklarla gidi gidiversem her bir tarihe,her bir hayran olduğum tanışmayı çok arzu ettiğim kişilerin yanına...

Ahh ahh ! Filmi izleyin derim !

Filmi izlerken belki siz de kendi yolculuğunuza çıkarsınız Owen Wilson gibi...

Beğenmezseniz de artık "Mugul,mugul,dıgıl"

Yani ...;)