5 Ekim 2011 Çarşamba

İZ'LED'İM


Ne zamandır sinemaya gidip film izlemiyorum.En son Turkcell Kuruçeşme Arena'da Patrondan kurtulma sanatına gitmiştim galiba  iki ay önce...

İlk defa açık havada  film izlemiştim.Ama benim gibi full konsantre olan bir insan için o atmosfer biraz zorladı.Mehtap,deniz,yakamoz sürekli gözüm kaydı.Arada uzun uzun öten tanker gemi düdükleri de cabası.Film fena değildi.Eğlenceli,güldürüklü bir filmdi...

Haftasonu sinemam geldi yine...

Pazar gecesi  Woody Allen'ın son filmi 'Paris'te Gece Yarısı'na gittik (Midnight in Paris)

Ben pek Woody Allen sevmem aslında ama filmin konusu ve içindeki ünlüler geçidi ilgimi çekti.

Bi de twitterda pek bir övgüler okudum filmle ilgili...

Çok beklenti içinde değildim.Bir Zamanlar Anadolu'da ya gidecektik bu filme girdik .

Sonuç sevdim.İlk defa bir filmini sevdim W.A.'nın...

Spoiler vermek gibi olmasın ama o eskiye dönüş sahneleri sevmem de en büyük etken sanırım.

O sahneler dışında klasik film geyiği...

Ben de pek bir yapmak isterdim öyle...Arabayla olsun,zaman makinesiyle olsun,ya da bir aynanın içinden geçerek olsun.Ne olursa olsun geçmiş zamanları yaşamayı görmeyi çok isterdim.

Orhan Veli ile Aşiyan'da yürüsem...

Sonra Melih Cevdet ve Oktay Rıfat' da aramıza katılsa, sohbet harlansa...

Garip garip onlar anlatsa ben dinlesem...

Bana tiyolar verseler, yazmanın ne sancılı bi şey olduğunu beni benden aldığını uçurumların eşiğine geldiğimi anlatsam onlara...

Aynı filmdeki gibi elimdeki taslağı ne halt edeceğimi bilemeden ortalarda kala kaldığımı dertlenip anlatsam...

Sonra hep birlikte Bostancı'ya Hatay restorana gitsek orada Cemal Süreya'nın masasına otursak o sohbetlere şahit olsam...

Buklu Bukle şiirleri rakının yanına meze yapsalar ben de kendimden geçsem...

Cemal Süreya her kadeh tokuşturduğunda "Keşke yalnız bunun için sevseydim seni "desem ...

Ülkü Tamer'le iddalaşsalar, yere bir " y " düşse   şahit olsam,alsam cebime koysam hatıra olarak saklasam...

Rakının damarlarımdaki kudretiyle Hüznün Kuşları'nın şarkı versiyonunu  onlara söylesem ...

Sonra Cağaloğlu'nda  Oğuz Aral'la karşılaşsam gözlüğünün üzerinden bakıp "Gereksiz taramalardan kaçın" dese Avni "Mugul Mugul Dıgıl" diye onu onaylasa ,ona manavdan gazete kağıdında bir kese kağıdı elma alıp versem dişlek dişlek gülse ...

O yolculuklarla gidi gidiversem her bir tarihe,her bir hayran olduğum tanışmayı çok arzu ettiğim kişilerin yanına...

Ahh ahh ! Filmi izleyin derim !

Filmi izlerken belki siz de kendi yolculuğunuza çıkarsınız Owen Wilson gibi...

Beğenmezseniz de artık "Mugul,mugul,dıgıl"

Yani ...;)