18 Şubat 2008 Pazartesi

Sen yazmazsan ,ben yazmazsam ,biz yazmazsak nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa


Eski Türk filmlerinde ne çok seyrederdik.Esas kızın (Belgin Doruk)kesin bir günlüğü olur,el ayak çekilince günlük çıkar yastığın altından , esas kızımız başlar gün içinde yaşadığı şeyleri yazmaya.İç bunaltılarından yazarak uzaklaşır. Sevinçlerini, üzüntülerini yazdıkça hafiflerdi.Bu defter bazen 3.kişilerin eline geçip kahramanı zor duruma düşürsede sonunda bir hoşluk hep olurdu .(Bknız.Hatırla sevgili-Yasemin kızımızın başına gelenler)

Artık yok böyle adetlerimiz.Yaşam gaileleri peşinde koştururken ,iyice içimize döndük kabuğumuza çekildik.Birbirimize güvenmiyoruz.Yabancılaştık.Beynimiz,gönlümüz dolu .Ama paylaşmaktan korkar olduk.konuşmadık,yazmadık.Gönlümüzün ağusu çöreklendi kaldı içimizde.
Nazım Hikmet'e ithafen bir başlıkla demem o ki "Sen yazmazsan,ben yazmazsam,Biz yazmazsak,nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa " *

* (Sen yanmazsan,ben yanmazsam,biz yanmazsak nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa)