27 Ağustos 2010 Cuma

KEDİ

Öylesine mağazanın önünden yürüyüp geçecekken vitrinde bir kedi gördüm sanki...Resim sandım önce... Sonra kafasını çevirdi...Reklama çok uydu...
Bana da fotoğraflamak kaldı...:)




24 Ağustos 2010 Salı

1001 İCAT SERGİSİ

Geçen hafta arkadaşlarla Londra'dan getirilen 1001 icat sergisine gitmek için sözleştik.O yüzden pazar sabahı ,karganın kahvaltısına müteakip yollara düştüm.Şıpıdık terliklerim,bermuda şortum,şapkam ve boynumdaki yeni makinemle Sultanahmet turistlerinden hallice biraz rötarlı arkadaşlarımla buluştum.Yanıbaşımızdaki büyük çadıra girdiğimde sihirli uçan halının üstünde doğuya doğru bir yolculukda buldum kendimi.Önce çok güzel bir belgesel izledik.Hafiften Harry Potter aromalı bu belgesel bir çok yarışmada ödül almış.İslam medeniyetinin birbirinden enteresan mucitlerinin ve icatlarının çok güzel tanıtılmış.Filmden sonra sergi alanına girdik. Sergi alanı Ev, Alışveriş, Okul, Hastane, Şehir, Dünya ve Evren'in temsil edildiği 7 ayrı bölümden oluşuyor.Girişte El -Cezeri'nin eşi benzeri olmayan özel Filli saati karşıladı bizi.




Fotoğrafı yanında yöresinde poz veren insanlardan ayıklamak isterken doğru açıyı yakalayamamışım maalesef .




Hasan Efendi'nin ilk uzay çizimlerinden,Lagari'nin roket gücüne dayanan uçuşlarına, El-Cezeri'nin filli su saati, Hezarfen'ın yaptığı kanatlar ile uçuşu, Mimar Sinan'ın eserlerine kadar bir çok icat yer alıyor.En çok sergide bir bilim kadının icatları ilgimi çekti.İsmini ilk kez duyduğum Meryem El-İcliyye...Ve onun usturlapları...daha evvel sanırım Amin Maalouf okurken duydum ama araştırmadım bu aleti.Kendileri o zamanın hem saati hem de pusulası ya da eski zaman gprsi de diyebiliriz sanırım...Üşengeçliğimden yazmayıp fotoğrafladığım bilgiler :)Bir yerde boğa resmi,heykeli ya da olayı olacak ve ben fotoğraflamayacağım .Mümkün mü ?Yıldızlar ,astroloji bölümünde hazırlanan interaktif bir ekranda elinizi kaldırarak mouse gibi kullanıp burcunuzu seçiyorsunuz önce...

Sonra onu samanyolundaki yerini arıyorsunuz.Denk düştüğünde bingo.İşte burcunuzla ilgili bilgiler ...


Serginin sonunda burada yer almayan icatlarında yer aldığı Dünyamızda İslam Mirası adlı kitabı da alarak indim uçan halıdan.Okudukça ilgimi çeken şeyleri burada paylaşırım elbet.Ama sizin daha fazla ilginizi çekerse 05 Ekim 2e kadar gezebilirsiniz.


İzDüşÜmLer Ajans gururla sunar :)

21 Ağustos 2010 Cumartesi

KADIKÖY



Dün stresli bir gündü.Keyifsiz bir haftanın son gününde keyifsiz bir görüşmem vardı Kadıköy'de.İşin tek güzelliği buydu bana göre.


Kadıköy'e gitmeyi hep sevmişimdir.Ne iş için olursa olsun yaz kış demeden vapura biner ve dışarıda o daracık sırada oturur ayağımı demirlere kaldırırım.Şanslıysam yanımda müzik de varsa deymeyin keyfime.

Akşam işten çıktım ,iskeleye geldim iş çıkış saati olduğu için çok kalabalıktı.Yerime geçtim ,kulaklığımı taktım vapurun hareketiyle yarım saat önceki ruh halimden eser kalmadı.Denizin ortasına geldiğimde deniz gereğinden fazla dalgalıydı.İlk defa dalgaların ayağımı koyduğum o demirlere kadar çıktığını gördüm.Vapur düdüğünü öttürürken Orhan Veli'ye İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalıyı yazdıran o halet-i ruhiyeyi düşündüm.Kısacık yirmi dakikada upuzun bir yolculuğa çıktım .İskeleye yaklaşırken bu günü belgelemek istedim hep güzel günlerimi hatırlamak lazım ?.Alel acele yukardaki fotoyu çektim.

Görüşmeye gitmeden bir şeyler yemek istedim .Her zaman birileriyle gittiğim Çiya'ya bu kez tek gittim.Ramazan dolayısıyla çok kalabalıktı.Tek gitmemin avantajı yer buldum ve sevdiğim bütün o yöresel yemeklerden tadımlık istedim tabağıma.En son içtiğim zahter çayıyla daha iyiydim.Çıkarken omuzlarım daha bir dikleşmişti.

Kötü geçen haftanın son iş gününü Kadıköy'le seyrelttim biraz.Böyle daha iyi.

Daha da iyi olacak.

18 Ağustos 2010 Çarşamba

Küçük Arı Kovanı (La Colmenita )



Ben bu akşam küçük bir arı kovanına gittim.

Küba Dostluk Derneğinin ve Nazım Hikmet Kültür Merkezinin katkılarıyla tekrar davet edilen UNICEF’in İyi Niyet Elçisi Küba Çocuk Tiyatrosu “La Colmenita” (Küçük Arı Kovanı)'nı izlemeye gittik.

Yaşları 5 ila 15 arasında değişen 17 çocuktan ve beraberlerindeki 8 yetişkinden oluşan kadrosuyla Türkiye turnesinin ilk ayağı dün akşamdı. Biz de bu akşamki gösterileri Küçük Hamamböceği Martina'yı izlemeye gittik.

İş yerinden çıkarken çocuk oyununa gidiyorum diye beni tiye alanlara rağmen yaratıcılıkdan arkadaşlarla buluştuk.İlk dakikadan itibaren birbirinden yetenekli çocukları karşımızda görünce bayıldık.Büyüklerin bile bu kadar kasılıp rahat edemediği sahnede hepsi birbirinden güzel performans gösterdiler.

Müzikler müthiş ,danslar harikaydı.Oyun yabancı dil bilmeyen çocukların bile anlayacağı karografiyle sunuldu.

Hele içlerinde bir tane miniş vardı ki tam yemelik.Beş yaşında ama primadonna gibiydi.Çıkarken yanına gittim yanağını okşadım.O minicik bedenden mi çıkmıştı deminki şarkılar,danslar oyunlar inanamadım .Yaşını sorduğumda bıcır bıcır yaşını söylerken elleriyle de göstererek teyit etti :).

La Colmenita, Küba’da UNICEF’in İyi Niyet Elçisi unvanına sahip olan ilk ve tek toplulukmuş.Elçiliği çok güzel yaptılar bence.Oyunun sonunda bütün seyircileri küçük büyük ayırmadan sahneye davet edip dans ettirdiler.Bir taraftan makine elimde kayıt yapmaya çalışırken ben de herkes gibi etrafımdaki bıdıklarla dans etmeye kalktım.Bitişte bütün arıalr ,izlemeye gelen çocuklarla öpüşerek ayrıldılar.

O vacur vucur çocuk sesleri kahkahaları arasında,arı kovanından ağzıma çalınan bir parmak bal ile ayrıldım.

İstanbul'da 23 ağustos ücretsiz bir gösterileri daha var bildiğim kadarıyla.Ankara ve Eskişehir'de gösterileri olacak.İlgilenenlere kaçırmayın diyorum.

On sene önce ulus olarak yaşadığımız felakette kayıplarımızla hepimizin kara günü olan bu günde artık hatırlamak istediğim başka bir şey var.Küçük arılar şarkıları,dansları ve hepimize yaydıkları güzel enerjilerle yüreğime çöreklenen bugünün ağusunu dağıtacaklar.

12 Ağustos 2010 Perşembe

DÖRT YAPRAKLI YONCA



En son post açalı bugün itibariyle bir ay olduğunu görünce utandım doğrusu...

Bu akşam iki satırlık ahi olsa yazayım bir şeyler istedim.Hem de bu akşam özel bir günün kutlamasını yaptık ,kaydetmiş olurum .Silinip gitmez anılar arasında...

Dün akşam Zilsiz'imizin doğum günüydü .Çekirdek grup bir araya gelelim istedik.Onun başka bir programı vardı biz de bu akşam toplaştık.

Kuşlardan bir tanesi yanımızda değildi.Ama diğer üçlü Avrupa yakasında olmanında avantajıyla biraraya geldik.İstiklal caddesinde her zaman gittiğimiz mekanın terasında keyifli bir akşam yemeği yedik şen şakrak.Masadaki ikili gülmeleri ve kahkahalarıyla meşhur.Onların bu kadar içten gülmelerine en somurtuk biri bile karnını tuta tuta güler herhalde.Bu gece de yine öyle oldu.Sohbet sohbeti açtı.Saatin nasıl geçtiğini anlamadık.

Doğum günümde gümüş üzerine minik beyaz zirkon taşlardan oluşan dört yapraklı yonca şeklinde ama bize göre dört tane güzel kalbin birleşmesinden oluşan yonca kolye hediye etmişlerdi bana.O gün başlayan geleneği devam ettirelim dedik.Bu akşam Zilsiz'in de dört kalpten oluşan aynı tarz bir yoncası var bu kez bileğinde.

Birbirinden farklı zevklere sahip dört kişinin bir araya gelip bu kadar kısa sürede böyle yakın arkadaşlıklar kurması ve birlikte bu kadar çok eğlenebilmesi çok güzel .


Ben küçükken "dört yapraklı yonca bulursan uğurludur "derlerdi.Hatta bir ara Garanti Bankası logosundaki bu dört yapraklı yoncayı getirene para vaad ediyormuş.Biz bulduk o yoncayı.

Hakikatetten çok değerli ...

Zilsiz'im bir kez de buradan kutluyorum doğum gününü.

Her şey gönlünce olsun.Bileğindeki yonca uğurlu gelsin sana hep .Günlerin,dünlerden hep çok çok güzel olsun :)