30 Ekim 2008 Perşembe

ayrılık




...Çamurlu ayaklarıyla girmiş
Yüreğimi açıp buyur ettiğim sevgili...

29 Ekim 2008 Çarşamba

Durdurun dünyayı inecek var!!

Artık gazete okurken yanında sakinleştirici falan içmek istiyorum.Elime gazeteyi aldığımda her sayfasında ayrı bir sapıklık -tecavüz haberleri .Nasıl bir yozlaşmaya girdik nasıl bir sapkınlık sardı her tarafımızı.Yaşınız kaç olursa olsun,kız -erkek tehlike altındayız.Artık kundaktaki bebeye ,iki büklüm yaşlı nineyede uçkur çözen iğrenç hayvanlar var içimizde.

Eskidende bu kadar çokmuydu ,bu haberleri okuyan sapıkların içinde uyuyan canavarlar bir bir uyanmayamı başladı?

Köylerde eşeğe tecavüz eden sapıklar vardı.Cehaletten,eğitimsizlikten denilirdi.Geçen sene ata tecavüz ederken bir mühendis yakalandı.
Şimdi operada alkışladığımız sanatçının onlarca çocuğa tecavüz eden sapık olduğunu öğreniyoruz.
Tamam dünyada ki örnekler bizden farklı değil.Avusturya'da 24 yıl boyunca kızına defalarca tecavüz edip hamile bırakan ondan çocuk-torun sahibi olan sapık şokunu atlatamadan,İngiltere'de ,italya'da yenileri çıktı.Adamlar pişkin pişkin anlatıyorlar yaptıkları rezillikleri.

Şimdilerde ülkemizde,“Reşit olmayanla cinsel ilişki suçunda şikayet yaşı ‘15’ten 14’e’ indirilsin, tecavüzcü evlenmeyi kabul ederse ceza verilmesin” diye bir yasa çıkartılmaya çalışılıyor.

Şaka gibi .

Sokakta oynarken tecavüze uğrayan ,bir anda hayatı kararan çocuk,önce devletin sonra ailesinin dayatmasıyla ömür boyu tecavüze mahkum edilecek.Suçlu ,resmi olarak koca ilan edilip halk içinde yaptığı meşrulaştırılacak.

Bu yasayı yürürlüğe sokmak isteyenlerin evladı yokmu ? çocuklarının başına böyle bir olay gelse kendileri ne yapacaklar ? kızlarını telli duvaklı tecavüzcüyle nikah masasına oturtacaklar mı?.

Hergün ayrı bir travma bu ülkede..

Dün ,70 küsür yaşındaki köşe yazarı Hüseyin Üzmez tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmış.Efendim ,adli tıp 14 yaşında ki mağdurenin psikolojik olarak tecavüzden etkilenmediği sonucuna varmış.Mahkemede buna dayanarak serbest bırakmış.Yahu bu kadar mı rezilliğe göz yumulur.Bu olay patladığında , kızcağızı neden devlet himayesine aldınız .Neden psikolojisi iyiyidi de psikolojik destek verdiniz.Zaten annesi üç kuruş para için kızına yapılanlara göz yummuş .Resmen adamın önüne atmış kızını.Adamın kendinden 50 yaş küçük karısı hiçbir şey olmamış gibi kocasına arka çıkmış.Bu aklama yarışına adli tıp ve mahkeme de katıldı şimdi tam oldu..3 maymunu oynasınlar bakalım hep birlikte .

Merak ediyorum.Bu vebali nasıl taşıyacaklar ?

Evet kriz var.Global kriz sadece ekonomide değil.

İnsanlığımızda çok büyük krizde.

28 Ekim 2008 Salı

Hakim Bey


24 Ekim günü dünyadan bihaber ,bloga girmek istediğimde karşıma çıkan malum yazıyı görünce şok oldum.Allah Allah blogum hacklendi mi acaba ? birileri abuk sabuk yazılar mı yazdı? Ya da en son eklediğim Şebnem Ferah'ın Can Kırıkları'nda (Ki onu da düzgün yazamamışım .:)) birileri nem kapacak bir şey mi bulmuştu diye düşünürken diğer bloglara bakmayı akıl ettim .Kimsede erişim engellendi yazısı yok.Ama hepsi kapı duvar.Sonra ekşi sözlükten öğrendim olayın aslını. Yassakçı zihniyet meğer yine iş başındaymış.Gereği düşünülmüş .Girişim engellenmiş.

Bu son olmayacak kanımca.Yaptıkları icraatler,yapacaklarının ayak sesleri...

"Yassah Hemşerim" diyen amcalara "Sezen Aksu'dan" gelsin...

Hakim Bey

Sussan olmuyor...
Susmasan olmaz
Dil dursa hakim bey,tende can durmaz..

Yazsan olmuyor
Yazmasan olmaz
Kaleme tedbir koma, tek durmaz...

Şikayetim var, cümle yasaktan
Dillerimi hakim bey, bağlasan durmaz

Gelsin candarma, polis karakoldan
Fikrim firarda, mahpusa sığmaz

Eyvah !!!

Gün olur yerle yeksan olurum
Gün olur şahım, dev-i devranda...
Kanun üstüne kanun yazsalar...
Söz uçar yazı iki cihanda

Eyvah !!!

Söz:Zülfü Livaneli

24 Ekim 2008 Cuma

Can kırıkları












Bu kalabalıgın ıcınde
Yapayalnız hıssetmektense
Dunyanın bir ucunda tek basımayım.
Kir göstermeyen renkleriniz
Sizin olsun korkmaktansa
Bulanıklıgın tam ıcınde bir basımayım
Benım belki de gizli bir bildigim var
Elbette aglarım benım can kırıklarım var
Senın gordugun yanagımdan suzulenler
Asıl ıcımde,içinde yuzdugum bir denız var...
Bu kalabalıgın ıcınde
Yapayalnız hıssetmektense
Dunyanın bir ucunda tek basımayım.
Benım belki de gizli bir bildigim var
Elbette aglarım benım can kırıklarım var
Senın gordugun yanagımdan suzulenler
Asıl içimde,içinde yuzdugum bir denız var...
Şebnem Ferah


22 Ekim 2008 Çarşamba

Kabus


Küçük bir kızken en çok korktuğum şey; gece yarısı herkes uyurken, birden bire uyanıvermekti.Rüya görmeden ,bir ses duymadan ,çişim gelmeden öylesine uyanıvermek.Görünmez bir el kabloyu prizden çeker, bağlantı kopar ve ben uyanırdım sanki.

Ev ahalisinin horuldamalarını duydukça benim uykum iyice açılır, her çıtırtıda korkudan titreyerek,kafamı yorganın içine sokar ,tar-top olurdum.Yorganın altında kendimi güvende hissetsemde bi süre sonra bunalır ,etrafı merak eder, minicik aralıktan etrafı gözlemeye ve dinlemeye çalışırdım.O göz aralığından ,bahçedeki ağaçların duvara vuran gölgelerini, rüzgarla hareket ettikçe türlü şekillere girdiklerini görürdüm.Korkudan o minicik deliğide kapatır, yorganın altında korkudan kuş gibi çarpan kalbimin sesinden bile korkarak ne yapacağımı düşünürdüm.Odanın içersinde olduğuna inandığım o şeylere duyurmadan sesimi anne-babama ulaştırmalıydım. Yorganın altından mırıldanır gibi bir "anne.." sesi çıkardı önce .Sonra "annee.." sonra biraz bekler odayı dinlerdim.Anne -babamın uyanmadığını anlar bir daha seslenirdim."Annee" sesimin çıkmadığını anlar ,yorganı biraz aralar,tekrar bağırırdım "ANNE !" yine sessizlik,sonra bir kez daha "ANNNEEEE !!! " sonra tüm gücümle "ANNNNNEEEEE !!!!!!!!!" Bir anda ev hareketlenir.Annemlerin odasının kapısı açılır,uyku sersemi koridorda bana doğru gelen terlik sesi duyulur, odamın ışığı açılır, duvardaki kötü şeyler gider yorganın altından terden ıpıslak olmuş ,yarı ağlamaklı ,gözleri animeler gibi pörtlemiş olan ben çıkardım.Annem beni kucağına alır ,sakinleştirmeye çalışır.Tamam geçti kötü bir rüyaydı der.İkna olmam uyumamı söyler "Hayır sen de benle yat" derim ağlamaklı.Işığı kapatır benle birlikte yatağıma sığışır bir şeyler söyleyerek beni uyutur....

Dün gece Stephen King'in romanlarından kopup gelen bir kabusla uykudan uyandım.Rüyanın etkisiyle korkudan titreyerek ,yıllar öncesinde olduğu gibi yorganın içine saklandım.Minicik aralıkdan "ANNEEE !! " diye bağırmaya hazırlandım.Nöronlar kendine geldikçe 4 yaşında olmadığımı ve kötüsü evde olmadığımı hatırladım.Yatağın içinde doğrulup ışığı yaktım.Bir süre etrafıma bakındım.Baş ucumda ki su bardağını kafama dikip bitirdim.Saate baktım.Saat sabahın 4 ü. Yıllar önce 4 yaşındaki o küçük kızın korkularını hatırladım.Yorgana sarılıp ,annemin yaptığı gibi uyumam için söylediği şeyleri mırıldandım....



Uyuyamadım...

19 Ekim 2008 Pazar

Ceylin

Geçtiğimiz cumartesi sabahı " süpriiiz "sesleriyle uyandım.Doğumgünümde değil hayırdır inşallah derken odamın kapısında meraklı 3 çift göz gördüm.Ablam ve yiğenim Badoş Yanlarında da günün süprizi küçük bir kedi yavrusu.Bu eve çok köpek girmişliği vardı ama eşikten içeri ilk defa bir kedi giriyor.Tarihi bir an yani.

Bizimkiler doktor dönüşü Cennet'e uğruyorlar.Allah gecinden versin ,semt olana :).

Gittikleri kafede bir şeyler yerken yiğenim sırtında bir sıcaklık hissediyor.Bir bakıyor minicik bir kedi yavrusu.Bizimkisi tırsmakla, sevmek arasında tereddüt ediyor.Kediyi alıyorlar.Dışarı bırakıyorlar.Bi kaç dakika geçmeden pıtır pıtır kedicik yine geliyor.Koltuk ve sırt bölgesine yerleşmeye çalışıyor.İşte o zaman Badoş'un annelik iç güdüleri kabarıyor .Nolur bizim olsun eve götürelimmi diye tutturuyor.İki kişi geldikleri kafeden 2 kişi bir kedi olarak çıkıyorlar.Veterinere gidiliyor.Temizlik, ilaç ,kontrol ve uyarılar alınıyor.Evlerine gitmeden önce cicianneye uğrayalım diye düşünüyorlar.Hani bilirler ki köpekseverliğim meşhurdur.Ama hiç bir kedi ile flört etmişliğim yok.Kedilerle tek bağım Büyükada'da katıldığım bir fotoğraf gezisinde , bana bol bol modellik yapmaları .Üstteki fotoğrafta o geziden fotojenik bir arkadaşımıza ait.

Yiğenim adını ceylin koymuş.Adı çok manidar.Buldukları semtin adı Cennet ."Cennetten gelen anlamında"
Bayramda bize gelen çocukluk arkadaşımın yedi aylık kızının ismi aynı zamanda.Arkadaşım tekrar bize geldiğinde ,Ceylin diye seslendiğinde ona doğru adım atacak biri daha var .Umarım bozulmaz. :)

Neyse ceylini yere bıraktılar.Kedicik halıfleksde önce bir tuhaf oldu ay da yürüyen astronotlar gibi yavaş yavaş bana doğru geldi .Ben de sanki çok bayılırmışım gibi sevmeye başladım.Ama bu minik şey acaip oyun meraklısı çıktı.Kendini bana sevdirmek için türlü oyun yaptı. Yerde elimle döndürdüm ,patileriyle parmaklarımı yakalamaya çalıştı.Gazetenin üzerinde yuvarlanırken karşısındaki aynaya takıldı bakışları.Heykel gibi kaldı.Hiç hareket etmeden kendine bakıyor.Kuyruğuyla oynuyorum yok ittiriyorum yok.Takıldı kaldı aynaya.Bende üzerinde durduğu gazeteyi yavaş yavaş kenara çekiyorum.Gövdesi sağa doğru kayarken, kafa ısrarla sola gidiyor, aynayı görmek için.Çok komikti hali acaip eğlendim.
Doğduğum günden beri hep köpeklerimiz vardı.Onlara aşinaydım.Ama kedilerle münasebetim bu yaştan sonra başlayacak hadi hayırlısı..

17 Ekim 2008 Cuma

Pergel


Pergelin çivisini

Batırıp yüreğime

bir çember çizdim

İçinde bırakarak kendimi

Dışında kalanlar

Çividen daha fazla acı vermesin diye...



İzDüŞünümLer



14 Ekim 2008 Salı

Müjde!! Şafak 1


24 Eylül ve Ekim ayının süregelen şu günlerinde;Sevgilinizle kavga ettiyseniz,patronunuz yada iş arkadaşlarınızla anlaşmazlığa düştüyseniz,Elektronik aletleriniz arızalandıysa ,beklediğiniz önemli bir evrak postada takıldı yada kaybolduysa kendinizi çıkmazda hissediyorsanız,bütün kankilerinizde dahil herkesin üzerinize geldiğini düşünüyorsunuz rahat olun ,yanlız değilsiniz .Ne Tanrının gazabına uğradınız,ne de ex sevgiliniz size beddua etti.Merkür yine geri adım atmakta.Kereta her sene 3 -4 kere retro yapmazsa içi rahat etmiyor.Bu dönemlerde çelik gibi sinirlere sahip olmak gerek.Antidepresan kullanıyorsanız ne ala yok kullanmıyorsanız bugünlerde elinizin altında olsun.Ya da acilen bir psikolog bulun ama onuda gerilemeden önce bulun yoksa onlada iletişim kuramazsınız.

Ne menem şeydir bu Merkür? geri gider mi gerçekten? Cevap Hayır.
Merkür Güneş’e en yakın gezegen .Dolayısıyla yörüngesi Dünya’dan çok daha kısa. Senede yaklaşık üç ya da dört defa Merkür Dünya’yı geçer işte o zaman Merkür’ün gerileme dönemini yaşarız.

Bu dönemlerde yeni anlaşmalar ,yeni planlar yapmak,yeni şeyler almak tavsiye edilmez.Hep bir pürüz çıkar yapılanlarda.Bu dönemde bol bol eski eş- dost-akrabalarla görüşmek,eski den imzalanmış projeler üzerinde çalışmak,evde dolap-raf temizliğine girişmek lazımmış.(Son maddede annemin bir parmağının olmasından şüpheleniyorum :)

Yani şu olayı öğrendim öğreneli gerileme dönemlerinde iki yakam bir araya gelmedi.Astrologların uyarılarına gayet uyup yeni hiç bir şey yapmıyor olsamda , şu iletişimdeki aksaklıklar öldürecek beni.
Başlığı müjde diye atsamda karamsar bir yazıya dönüştü iyice .

Ama ne yapayım merkür gider ayak bana feyk attı yine .2 gündür işyerindeki bilgisayarım çökmüş durumda.Geçen cumadan beri kargoda evrağımız kayıp.Etrafımdakilerle yaşadığım anlaşmazlıkları yazmıyorum bile.Askerlerin şafak çetelesi gibi ben de Merkür çetelesi tutuyorum.Ve nihayet ..




Müjde! Şafak 1.




12 Ekim 2008 Pazar

Hamal


Sırtındaki koca yükü taşırdı da

Kaderine yazılan ağır gelirdi

Gün boyu köşe başında ekmeğini bekleyen hamala

Arkasına bastığı ayakkabı gibiydi

Ezilen hayatı

Okşayamazdı çocuğunu

Nasır tutmuş ellerinden ötürü

Oysa sevgiyle dopdoluydu yüreği

Cüzdanının aksine

Tan yerinde başlardı daha kavgası

Akşam olupta bebeleriyle

Yer sofrasına bağdaş kurup

Bir kap yemeğe kaşık sallayabilmek için

Soğuk kış gecelerinde

Yorgun omuzlarının altındaki küçümen kafalara yorgan da olurdu

Tek odalı gecekondusunda

Damlamazdı gözlerinden yaş

Durmadan akan çatının aksine...
İzDüŞüNümLer

11 Ekim 2008 Cumartesi

İlahi Kader!


"Serendipity" bir güzelliği ararken, tesadüfen başka bir güzelliğe rastlamakmış .

Sevdiğim armonisi olan kelimelerden biri.İzlediğim aynı isimli hoş bi film(ayrıca konu edilecektir), okuduğum romanın içinde geçen bir mekan olması durumuyla bana da "serendipity" dir ayrıca.

Yıllar öncesinde Julia Roberts,Jude Law,Natalie Portman,Cliwe Owen'ı başrolde görünce atlayıp gittiğim"CLOSER" da ,öyykkk sesleri çıkarıp filmin iğrençliğinden kendimi mısırla colayla oyalayıp dibe vurduğum anlarda, filmin içinde dinlediğim bir müzikdir "Serendipity".

Filmin berbatlığına inat, ne güzel bir şarkıdır bu dedim kendi kendime .Sahneler ardı ardına geçiyor ama benim kafamda hala o melodi.Günler günleri kovaladı .Bu şarkı çıktı gitti bünyeden.Sonra bir akşam onla birlikte,bir arabanın içinde giderken , radyoda kısa bir es'den sonra döküldü sözler melodiler..Zaman durdu .Ben bir an için arabadan çıktım ,astral yolculuk yaptım gökyüzünde.Yıldızların arasından kaydım süzüldüm..Aşağıda küçük arabanın içinde,beni gördüm.Dilimde..
"...and so it is just like you said it would be
life goes easy on me
most of the time
and so it is the shorter story
no love, no glory
no hero in her sky
i can't take my eyes off of you
i can't take my eyes off you
i can't take my eyes off of you

i can't take my eyes off you
i can't take my eyes off you
i can't take my eyes...

and so it is just like you said it should be
we'll both forget the breeze
most of the time
and so it is the colder water
the blower's daughter
the pupil in denial

i can't take my eyes off of you
i can't take my eyes off you
i can't take my eyes off of you
i can't take my eyes off you
i can't take my eyes off you
i can't take my eyes..."
Dinledim.
Dinlendim...



7 Ekim 2008 Salı

Kar Küresi ve bloglar...

İtiraf ediyorum.Blog açmak fikri ,okuduğum şahane bloglar sayesinde oldu.Bir konu hakkında daldan dala konarken arama sayfalarında ,ilgimi çeken bir yazı ya da blog sahibinin peşinden gittim.

Her seferinde hadi sen de başla dedim kendi kendime.Olmadı.Yazmayı sevmişimdir hep .Ama işin tembelliğinden yada cesaretsizliğinden yapamadım.Takip ettiğim bloglara ya da üye olduğum forumlara yorum yazmaktan öteye geçmedi bugüne dek...

Aylar öncesinden gelen bir hevesle açtım blogu ama ilk yazdığımla kalakaldım.Hatta daha sonrasında girmek istediğimde şifresini bile hatırlamadım.Açarken ne kadar kastıysam farklı bir isimle açayım şifrem şu olsun diye her türlü denemem sonuçsuz kaldı.Nihayet anahtarı bulup girdim içeri.Bir iki bişeyler yazdım.Sonrasında devamı gelmedi .Belki yazarken okuyanımın olmadığını bilmek ,kendi kendime monolog yapıyor olmak fikri beni soğuttu yazmaktan.Yine araya mesafe girip tekrar girdiğimde ,sokaktan gelip ,kimsenin olmadığı bir eve giriyomuş hissine kapıldım.Anahtarla kapıyı açıp kimse yok muuu diye seslendim.Kendi sesim yankı yaptı ,yine çıktım gittim . Ama bugün kapıdan içeri girdiğimde bir hoşluk oldu,ilk okuyucum ve yorumcum sayesinde tekrar parmaklarım yeni gönderiye gitti.Sevgili Kutup zencisine kendi huzurunda teşekkür ediyorum.( huzurlarınızda diyemiyorum kimse yok çünkü :))



Hoş, ne yazacağımı bilmeden yazıyorum bu satırları.Spontane yani...Esasında düşüncelerim şu an soğukta kalmış zeytinyağı gibi biraz donmuş katılaşmış bir şekilde.Umut ediyorum ki zamanla açılır.

Bir de nedense blogları şu yanda fotosunu koyduğum kar kürelerine benzetiyorum.Hani bir yoldan geçerken ,hani bir yağmur yağar da birden ,hani gök gürler ya arkasından ...işte öyle bir şey demiycem :) o sokaktaki kurulu bir tezgahta ,türlü rengarenk şeyin içinden, elimiz istemsiz ona uzanır.(en azından benim için öyle) Bir kar küresidir o.Elimize alır şöyle bir tepe taklak ederiz küreyi.Bazen içinde bir balerin olur.Bazen bir melek yada bir hayvan figürü..Hayatın tüm yavanlığına inat ,kibritçi kız misali sallarız küreyi.Her sallayışta yanan kibritle birlikte hayal kurarız. Beyaz karlar uçuşmaya başlar, bir deveran olur kürenin içinde.Birden içindeki melek de gülümseyiverir bana.Sanki göz kırpar.Bi kaç saniye sonra tekrar durağanlaşır ortalık .Tekrar sallarım küreyi bu böyle sürer gider...

İşte! bloglarda bana göre böyle ..Her biri kar küresi..İlgimizi çekeni elimize alır sallarız ve seyre dalarız.İçinde kendimizden bir şeyler bularak ya da görerek...