28 Kasım 2009 Cumartesi

TORO




Ülkemin güzel insanları, bu bayram da yine matadorlara parmak ısırtırcasına "TORO "demişler .


Haberleri her sene olduğu gibi bu sene de pas geçmek istiyorum.Ama olmuyor gözümüze gözümüze sokuyorlar hayvanlara din adı altında yaptıkları eziyetleri.
İş bilmeyen çavuşlar ordusu ,kör bıçaklara gelesiceler toplu halde kesmiş yaralamışlar kendilerini.


Eskiden böyle şeyler oluyo muydu ya da duymuyor muyduk ?.
Bir ineği kesmek için tek bacağından ters asıp kesmeye çalışıyormuyduk?


Kaçan bir boğayı güya yakalamak için kovalarken , elimizdeki bıçakla şişliyormuyduk İlk insanlar gibi?


Haftalar öncesinde bahçeye bağlayıp çocuğumuza teslim ettiğimiz koçumuzu eliyle besleyen onu sevip bağlanan yine çocuğumuzun gözü önünde, kesip ,matah bir şeymiş gibi ,hem kendimizin hem onun alnına sürüp elimizdeki lekeyi, sokak ortasında parçalara ayırıyor muyduk ?


Hapse düşmüş bir katilden farkı yok hiçbirinizin.Her bayram olduğu gibi yine kana buladınız ellerinizi.Tek farkınız sizin sokaklarda hala dolaşıyor olmanız.


Konu komşuya" kurban kestim" diye hava atıp ,güya ihtiyacı olanlara et dağıtmak için kestiğiniz kurbanları kavurma yapıp ,löpüyle yollarken midenize bir gün oturur elbet .
Bu müberek günde Allah günahlarınızı affeder umarım.


27 Kasım 2009 Cuma

KU(ZU)RBAN



Çok sevdim tam halet-i ruhiyemi anlatan bir kart o yüzden bu mesajımı zuzuyla yolluyorum.

Herkese iyi bayramlar ,sevgilerimle..

24 Kasım 2009 Salı

SON ÜTÜCÜ VE MARTI





Bu sabah, gökyüzü görünmezlik pelerini giymişti sisten
Sadece kanat çırpışlarıydı kanıtı ,
oradaki martıların..


Öğretmen ve öğreten arkadaşlarım, kanat seslerinizi hep duyabilmek dileğiyle.



Çok sık yazamamaktan en çok dem vuran bloggerlar seçilecek olsa ilk üçte kesin çıkarım ben.
Hem hayıflanıp, hem yazmamak ya da yazamamak ne büyük bir ironi !!
İstemek ama gerçekleştirememek benimkisi.Güncel bir konuda birşeyler yazmak istediğimde ben yazana kadar o konu çoktan güncelliğini kaybediyor.Ya da takibimdeki blogları en son yorum bırakan genelde ben oluyorum ki bu yüzden kendime son ütücü diyorum.
İşte yine yukarıdaki konuda son ütücü oldum :(
Sevgili Zeugma ve Sevgili Cesetizleri sizler mesleğinizi bildiğim ve çok severek okuduğum iki blogsunuz diğer eğitimci bloggerları bilmesemde selam olsun son ütücüden :)

15 Kasım 2009 Pazar

Kanık'sadıklarım



Dün Sunay Akın'ın dinletisindeydim.Yine suda taş kaydırırcasına bizi tarih sayfalarının arasında bir gezintiye çıkardı.Sayfalardan biri beni çok ilgilendiriyordu. "14 Kasım" dedi Orhan Veli'nin ölüm yıldönümü ..


Çok sevdiğim bu şairin genç yaşta ,belediye çukuruna düştüğünü,çukurdan çıkıp üzerini silkeledikten sonra yoluna devam ettiğini,2 gün sonra 36 yaşında beyin kanamasından öldüğünü yine Sunay Akın'dan dinlemiştim 5-6 yıl önce .


Halim Şefik'le tanışmıştım o gün .Sunay Akın yıllar önce çıkardıkları Edebiyat dergisi "yeni yaprak " için ilk röpörtajı Halim Şefik'le yaptığını anlattı çok güzel anekdotlar eşliğinde.


Orhan Veli'nin çocukluk arkadaşını .Ve onun ardından yazdığı muhteşem otopsi şiirini..


Orhan Veli'nin ölümünden sonra ,Cerrahpaşa Hastanesinde otopsiye alırlar genç şairi.Ertesi gün cenaze töreninde tabutunu taşıyanlar ellerine baktıklarında tabuttan sızan ve ellerine bulaşan kanı görürler.Çok etkilenir Halim Şefik ve şu şiiri yazar.


"..morgda açılınca kafatası

doktor beyler beyin gördüler

indirince ten kafesine neşteri

doktor beyler yürek gördüler


yürekte ne gördüler dersiniz

yürekte memleket gördüler

dünya gördüler


bir de dost gördüler

ama bu işte doktor beyler

dogrusu geç kaldılar

çok geç kaldılar..."


Nasıl güzel bir dostluk,nasıl hüzünlü bir anlatım ,sevdiğinin ardından ,nasıl naif yazılmış bir ağıt.Yine ilk dinlediğim gün kadar etkilendim bu kadim dostun yazdığı şiirden.


Sonra düşündüm dostluk ne demektir bir kez daha...