31 Ağustos 2011 Çarşamba

ŞEKER'LİK


Cümleten zaferli ,ramazanlı,şekerli,keyifli,huzurlu,rengarenk,kutlu bayramlar...

25 Ağustos 2011 Perşembe

ÖNÜM, ARKAM ,SAĞIM ,SOLUM ELVİS...



Sabah bir uyandım baktım Elvis'im gelmiş.
Kalbim Elvis Elvis atıyor
Hayırdır inşallah dedim
Pencereyi açtım bir baktım rüzgar Elvis Elvis esiyor.
Kapı çaldı karşı komşum "Komşum bir fincan Elvis alabilirmiyim diyor?"
Kettle su koydum  kahve için"Elvis" diye fokurduyor
Kahvemi alıp balkona çıktım kuşlar bile  "Elvis" şakıyor...
Park da oynayan çocuklar "Önüm arkam  sağım solum Elvis diyor!"
Gözümü kapatıyorum Elvis ...Açıyorum Elvis!

Eh be ! İzDşmLr ...

Ne duruyorsun o zaman ...

Patlat arka arkaya Elvis'leri ...

Pat...http://www.youtube.com/watch?v=QkMVscR5YOo

Pat... http://www.youtube.com/watch?v=uRhTUJLXnBc&NR=1

Pat...http://www.youtube.com/watch?v=FnFP0vwLMyk&NR=1

Pat...http://www.youtube.com/watch?v=HZBUb0ElnNY

Pat... http://www.youtube.com/results?search_query=you+are+on+my+mind&aq=0&oq=you+are+on

Pat... http://www.youtube.com/watch?v=QrojFR7jM9E

Pişik not;Kum kamyonu gibi Elvis şarkıları yığdım.Bünyeye ağır gelirse telaş etmeyiniz  ardından bir ölçü Serdar Ortaç'tan The Wall dinleyiniz.İyi gelecektir.:)

Elvis'iniz bol olsun,

Sevgiler,hörmetler...

16 Ağustos 2011 Salı

GEZELİM GÖRELİM

TRT'de uzun yıllardır yayınlanan bir programdı Gezelim Görelim...

Hala devam ediyor mu bilmiyorum.Denk geldikçe çok severek izlerdim o programı.Yıllarca Anadolu'nun her bir köşesine gitmişlerdi ...

Anadolu insanının sıcaklığını ,iyi niyetini ve enteresan yaratıcılığını gülümseyerek izlerdim.Yaşar Kemal hayranı biri olarak  hafiften kıskanırdım da...Kimbilir ne anılar ne anekdotlar biriktirmişlerdi o çekimlerde...


Yollara düşmek yeni yerler görmek yeni insanlarla tanışmak ne kadar güzel bir duygu...


Geçen hafta yine kurtlandım.Spontane gelişen bir konuşmanın ardından  yola düşelim yeni yerler görelim istedim.Orası mı burası mı derken ne zamandır görmek istediğim Cunda'da karar kıldık.Sabahın köründe atladık arabaya düştük yollara...

Benim için en güzel tatil araba ile gidilen tatil...Hiç yorulmadan mızmızlanmadan saatlerce giderbilirim...Uzun yolda araba kullanmayı da , enteresan yerlerde mola vermeye de bayılırım.Bu yolculukta  çok kullanamadım bol bol  co-pilotluk yaptım.Ve de Şekil a 'da görüldüğü gibi elimde makine hareket halinde bol bol titrek fotolar çektim.
Vacur vucur tatil yerleri gibi değil Cunda ...Sessiz sakin...Ya da ramazandan dolayı öyleydi. bilmiyorum.Ama bana çok iyi geldi.Zaten denizin olduğu bir yerde benim kötü olma olasığım hiç yok...

Kaldığımız  otel  çok güzel  ve sessizdi.Her şey dahil otellerden ,çok yıldızlarından,her an    eli başı dolu dolu tabaklarla dolaşan tatilcilerden hiç hazetmediğim için çok beğendim burayı .

Küçük ama muhteşem  bir koyda zeytin ağaçlarının arasındaydı plajı...Denizi nefisdi.Benim gibi soğuk denizi sevenler için bulunmaz bir yer.Suyun dibini görüyorsunuz tertemiz...

Erkek çocukları gibi bütün gün gözümde gözlük  ellerim ayaklarım zeytin gibi buruşana kadar denizdeydim.Akşam üstüne doğru sudan çıktığımda alnımda dana kadar gözlük izi kalsa da vazgeçmedim gözlüğümden...

Suyun dibine dalıp dalıp  midye ve şeytan minaresi topladım.Gerçi şeytan minarelerinin içindeki kiracıların hala var olduklarını gördüğümde hafiften tırsıp toplamaktan vazgeçtim ama yine de suyun altında olmak çok iyiydi...

Suyun dışında olduğum zamanlarda da elimden makinem düşmedi.Japonlar gibi otu böceği çektim ve bir kısmını üşenmeden hemen yükleyip  hamarat bloggerlar gibi sizlere yazıyorum.:)


 Cunda adası ile ilgili aldığımız yeme içme tavsiyelerinden en isabetlisi Güler tatlıcısıydı bence...Yolu düşenlere kesinlikle tavsiye ediyorum.


Kavala ve sakızlı kurabiyesi meşhur.Ama ben en çok baklavasını sevdim.İlk kez höşmerim yediğim için karşılaştırma şansım yok ama o da güzeldi...Zaten her gelen iki üç paketle çıkıyordu.
Tavsiyelerden bir tanesi Nihat Restoranttı ama ben biraz abartıldığını düşünüyorumMezeleri fena değildi ama Cunda gibi yerde 10 numara olması lazımdı bence...Ben 10 üzerinden 7 verdim kendilerine...O sırada bir sürü balıkçı var belki isim olarak çok bilinmeyen daha lezzetli yerlerde vardır.Bu batan güneş By Nihat'tan çekildi.Manzarası 10 üzerinden 10 aldı benden :)

Taş Kahve'de çok meth edilmişti ama orayı da sevmedim.Bir kere çok pis buldum bardakları füzdincanları...O yüzden fotosunu bile çekmedim.Zaten  kahvemi bile bitirmeden kalktım.

İstanbul'da pek sevmem ama  tam yerine  gidince ayvalık tostu yemek istedim.Ve Avşar Tostçusunu keşfettik.Her öğlen gidip orada ayvalık tostu yedik .Maalesef tostları gözüm dönmüş bir şekilde yerken Japon misyonumu unutmuşum :(

Sonra aşağıdaki apaçi arkadaşla karşılaştık.Kendisi uzun bir süre bu şekilde  hiç ot vs yemeden durunca canlı olmadığını düşündüm.Hiç üşenmeden arabadan inip duvara tırmanıp fotosunu çektim.Sonra ıslık çalarak dikkatini çektim de kafasını çevirdi.

İşte o anlar :)...At "Bu deli de kim ? " der gibi bakmamış mı? :))
Burası da Rahmi Koç'un restore ettirdiği değirmen-kütüphane...
Avşar tostçusundan sonra kahvelerimizi  bu güzel manzaralı sevimli kütüphanede serin serin kitap karıştırarak içtik.Cunda'ya çok yakışmış bu kütüphane... 


Bunlarda yine arabadan çektiğim fotolardan serpmeler...

Güneşin batışını izlemek için Şeytan Sofrasına çıkın demişlerdi.Ben denizden kopamayınca geciktik.O yüzden yukarı çıktığımızda istediğim gibi bir foto çekemedim maalesef.
Ama muhteşem bir manzarası vardı.Güneş batarken deniz kızıla boyanıyor.
Bütün hücrelerim,beynim,kalbim huzur,huzur,huzur diye şarkı söylediler yukarıdayken :)
İşte böyle Sayın seyirciler,bir başka Gezelim-Görelim-Yiyelim programında buluşana dek hoş ve esen kalın...
Sevgiler,
Evliya Çelebinin yandan yemiş halinin dişi Sadun Boro özentisi.

2 Ağustos 2011 Salı

M.Ö.


Yediğim içtiğim benim olsun gördüklerimi anlatayım ben değil mi?

Böyle bodozlama dalış yaptığım için kusura bakmayın öbür türlü ellerimi her an klavyeden çekebilirim çoğu zaman yaptığım gibi...O yüzden yazıyorum.

Ha aşağıda okuyacaklarınızın çoğu diğer yazdıklarım gibi Lafı güzaf efendim ...

Öyle hayatın sırrını vermemi bekliyorsanız avucunuzu yalarsınız :)


Şimdi ben çocukluğumdan beri düşünce gevişi getiren bir insan evladıyım.Düşünce gevişi deyince aklınıza büyükbaş hayvanları getirmeyiniz çok rica edeceğim...

Hani o sevimli mööö'ler yedikleri  şeyleri tekrar tekrar geviş getirirler ya ben de yaşadıklarımı ,gittiğim yerleri düşünce gevişiyle yaşarım tekrar tekrar...en çok da burada ağaç evim dediğim blogumda(yazmasak da çizmesek de orda bir blog var biliyorum yani :)

Şimdi geçtiğimiz ayı yiğen=yiyen  kontenjanıma hibe ettim.

Ne zamandır Teyze,hala kategorisinden pek kendileriyle ilgilenemiyordum.Bir nevi günah çıkarttım temmuz ayı içersinde...Kısmetse Ağustos yine şahsen kendime ait olacak ;)

Şimdi 5 yiğenim var.Üç teyze ,iki halayım onların gözünde...

Bu ay en ballıları Nisa'ydı içlerinde...Kendisi 15 yaşında güzel bir genç kız olsa da  hala halasının(İlk kez bu iki kelimeyi yan yana kullanıyorum çok heyecanlandım :o) böğürtlen gözlüsüdür.

Kendisinin doğum günü münasebetiyle söz verdiğim üzere Teoman konserine gidildi.(Bon Jovi 'ye götüremediğim için bir yerde vicdan muhasebesi konseri:)

Açık havaya bu sene hiç gitmemiştim.Daha mı kötülemiş ne?Koltuklar ,organizasyon(MOS) hiç beğenmedim. Biletixle bilet alırken bir sürü abukluk ona ayrı uyuz oldum.

Kazasız belasız yerimize oturduk .Nisa ilk kez konsere geliyor istyorum ki her şey özel olsun.Ama nerde...Önden çıkan bir abi hayatımda ilk kez gördüğüm elips top şeklindeki aletleri çalarak müzik yaptı ama ben dahil hiç kimse beğenmedik.Bir saat gibi uzunca bir süre çalınca Nisa konser safi bu adamla sürecek diye endişe etmeye başlamışken nihayet Teoman çıktı sahneye...

Kendisinin günahını almayayım ama sanki alkollüymüş gibi geldi bana...Orkestrasıyla senkronu bir tülü yakalayamadı.Sesi detone oldu vs.Üç beş şarkı sonra bütün orkestra içeri gitti eyvah dedim herhalde konser bitti.Teoman akustik gitarıyla tek başına sahneye çıktı ve ardı ardına çok güzel şakıdı.Şakıdı diyorum arada ıslıklar çaldı,armonika çaldı bildiğiniz şakıdı :)

Sonra  düet yaptığı İrem diye bir hanım kızımızla "bana öyle bakma"yı söyledi.Teoman bir açıldı pir açıldı .Kötü başlayan konser güzel bitti.

Bir gece öncesinde Badel ve Nisa'yla Harry Potter'ın  son filminin helvasını kavurduk.Bu arada Badel en büyük yiğenim 20 li yaşlarda üniv.2 sınıf öğrencisi olan yiğenim teyzesinin ilk göz ağrısı ve çok ufak yaşlardan beri en iyi dostlarımdandır..En iyi kitap arkadaşımdır.Diğerlerinin aksine kitap çok sever olduğu için çok paslaşırız kütüphanemizden...Hatta bana Harry Potter virüsünü kendisi bulaştırmıştır.Bütün seriyi  birlikte okuyup ebedi bir eser gibi üzerinde çok tartışmışızdır.Sonra sinemaya aktarıldığında Nisa ve Badel'le birlikte Harry Potter kardeşliği kurup  vizyona gelir gelmez hep birlikte seyretmişizdir.Bknız.

Aynı Harry ve arkadaşlarının her filmde büyüdüğünü izlemek gibiydi onlarla son filme gitmek...

Önce kahve dünyasında kahve ve dondurmalar eşliğinde sohbet ettik.İki tane birbirinden komik ve fırlama yiğeni olunca insanın gülmekten yüz kasları ağrıyabiliyormuş o gün onu gördüm.İkisi de erkek arkadaşlarından yeni ayrıldıkları için pek bir dertli yaralı ceylandılar o gece  ...O yüzden bol miktarda erkek dedikodusu yaptık .

Filmden çıktıktan sonra üçümüz de çok güldük.Kahramanların büyümüş hallerini özellikle Ron'u mahallemizin kasabı şekli veren  ve Harry'nin saçına fön çektirerek büyütmeye çalışan yönetmeni esefle kınayıp selamlarımızı yolladık.

Eve  döndüğümde en küçük yiğen kontenjanından Mina (Yaş 9 hala kontenjanı)hazır asker  gibi beni bekliyordu.Çünkü filme ve konsere gelememişti.Ertesi gün ona  özel alışverişe çıkıldı.yemekler yenildi,dondurmalar,çikolatalar vsler derken gün bitti ben de bittim :)

Önceki hafta 13 yaşındaki ergen  yiğenim Yiğit(teyze kontenjanı) ve arkadaşlarıyla takılmaca.Havuza gitmek, su voleybolü ,bilek güreşi vs.

Şimdi  blogumun şurasında kendisini tanıtmıştım.Ama maymun iştahlım falçatam devam etmediği için öyle tanıttığımla kaldım :)

Artık benim literatürümde  yeni bir paradox var a dostlar !

Bir ergen yiğenden daha beter ne olabilir?Ergen yiğenin ergen arkadaşları...Bu yaşlarda çocukları  ya da yiğenleri olanlar ne demek istediğimi gayet iyi anlamışlardır sanırım :)

Hele mayıs ayında kendisinin doğum günü münasebeti dolayısıyla 9 ergen arkadaşıyla halı sahada  tek başıma mahsur kaldım ki evlere şenlik...Anne ve babalar gelince ben hemen arazi oldum :)

O gün kız erkek hiç bir çocukla iletişime geçmek istemedim niyeyse:)

Geriye kim kaldı?

Hah Derin 10 yaşındaki teyze kuzusu...kendisi doğduğundan itibaren pek bir bana benzetilir.Huyu suyu benzemesin dedim ama o da benzedi maalesef...İnatçının önde gideni :)

Her ne kadar iki keçi aynı köprüde pek sık karşı karşıya gelsek de medarı iftiharımdır o benim...

Derin ve Hannah Montana hayranı iki kız arkadaşıyla evde kareoke partisi yapıp bol bol hoplayıp zıpladık.Şarkı söyleme yarışmaları ,dondurmalar,sinema partileri derken bir temmuz ayını da böyle huşu içinde geçirdik.

Temmuz ayında kendim için yaptığım tek şey çekirdek kızları ve Zilsiz'in arkadaşlarıyla MFÖ konserine gitmek oldu ki o da ayrı bir post konusu olsun.

Sevgiler,hörmetler hepinize  :o)