19 Şubat 2008 Salı

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var

Fotoğraf:İzDüŞümler

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği

İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya

Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin

İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına

Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın

Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara,göğe,bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandı

Ataol BEHRAMOĞLU

18 Şubat 2008 Pazartesi

Sen yazmazsan ,ben yazmazsam ,biz yazmazsak nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa


Eski Türk filmlerinde ne çok seyrederdik.Esas kızın (Belgin Doruk)kesin bir günlüğü olur,el ayak çekilince günlük çıkar yastığın altından , esas kızımız başlar gün içinde yaşadığı şeyleri yazmaya.İç bunaltılarından yazarak uzaklaşır. Sevinçlerini, üzüntülerini yazdıkça hafiflerdi.Bu defter bazen 3.kişilerin eline geçip kahramanı zor duruma düşürsede sonunda bir hoşluk hep olurdu .(Bknız.Hatırla sevgili-Yasemin kızımızın başına gelenler)

Artık yok böyle adetlerimiz.Yaşam gaileleri peşinde koştururken ,iyice içimize döndük kabuğumuza çekildik.Birbirimize güvenmiyoruz.Yabancılaştık.Beynimiz,gönlümüz dolu .Ama paylaşmaktan korkar olduk.konuşmadık,yazmadık.Gönlümüzün ağusu çöreklendi kaldı içimizde.
Nazım Hikmet'e ithafen bir başlıkla demem o ki "Sen yazmazsan,ben yazmazsam,Biz yazmazsak,nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa " *

* (Sen yanmazsan,ben yanmazsam,biz yanmazsak nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa)