28 Aralık 2009 Pazartesi

Ke'derlenme'

Bugün tuhaf bir keder var üzerimde...
Kulaklarımda türk filmlerindeki gibi acıklı bir melodi...

"Farid Farjad - Taghtam Deh " çalıyor durmaksızın..

Sanki ,Farid abi ,elindeki arşesiyle kemana değil, kıyım kıyım kalbime indiriyor nameleri...
Sanki ,bodozlama koyu bir sisin içine dalmışım gibi önümü göremiyorum.
Sanki ,bütün sevdiklerimden uzakta gurbet ellerde tek başıma yapayalnız kalakalmışım ..
Ya da çok uzaklardayım...
Sanki ,sıla hasretinden burnumun direkleri sızlıyor..
İçimdeki polyannamsı bile bugün tısss...

Zart zurt bardağın dolu şeysi bak !!! Ahanda bunu da gör !!! ,sevgi pıtırcığı gibi olalım ,sevelim,coşalım !!!diye yırtınmıyor...
Belki havalardandır diyorum...

Belki yorgunlukdan..
Belki özlemden..

Belki stresten...
Belki bıkmışlıktan...

Belki sıkıntılardan...
Belki işlerden...

Belki insanların negatif söylemlerinden...
Belki ikiyüzlülüklerden...

Belki tekmili birden ...
Senenin son postu pek bi iç açıcı oldu değil mi?

Yeni yıla üç kala, güzellik yarışmasındaki ablalar gibi herkese en çok ihtiyaç duydukları şeyleri diliyorum..
Tabi kendime de...

Sevgiye bulanık, ama çok net günler dilerim hepinize ...

İyi seneler.

Not :İçimde çalan melodiyi burdan sizlere de çalmak dinletmek isterdim ama teknoloji özürlüsü olarak beceremedim.Belki de iyi oldu kıyım kıyım olmayın siz de :))

21 Aralık 2009 Pazartesi

İstanbul'la şarkı söyleyen kentler



Geçtiğimiz hafta benim için çok önemli bir programda yer aldım.

Sevgili hocamız Akgün Akova beni ve seminerden üç arkadaşımızı kendi sunumlarından birine dahil etti.

Aşağı postlardan birinde yazmıştım.Waterhouse tablolarıyla başlayan bulmacamızı.Onla başlayıp,Raphael'e uzanan ordan,Holbein tablolarına ordan Lizbon'a hatta gökyüzüne yıldızlara uzanan bir maceranın içindeydik geçtiğimiz aylarda.

O maceramızda herkesin çıktığı yolu ve yolculukta yaşadıklarını anlatmasını istedi hocamız.Benim yolculuğumda bana eşlik eden kişi Portekizli şair Fernando Pessoa ve nişanlısı Ophelia idi.

Sahneye çıktığımda heyecandan yeni doğmuş ceylanlar gibi titriyordu bacaklarım.Pessoa ile başladım anlatmaya sonra Gülbenkyanla bitirdim.Günlerce heyecandan ölüp dirilmiştim.Ama bittiğinde ben ve diğer üç arkadaşım acaip keyiflendik.

Tekrar sahneye davet edilip her birimize çiçek ve çalışmalarımızın ödülü olarak şık bir kalem hediye edildi.

Benim için çok güzel bir geceydi.Hocamızın bize güvenmesi kendi sahnesine dahil etmesi beni ve arkadaşlarımı çok gururlandırdı ve onurlandırdı.

Yeniyıla gireceğimiz şu günlerde bundan güzel bir yeniyıl hediyesi olamazdı bize .
Gelen tebriklerde herkes çok beğendiğini ve bizim içimizde kopan heyecan fırtınalarını hissetmediklerini söylediler.

Sevgi pıtırcığı gibi şımardık tabi..

Ama şu gerçek ki toplum karşısında bildiğim birşey dahi olsa anlatmak yürek istiyormuş.


Pessoa ile yolumun bu şekilde kesişmesine çok memnun oldum.
Önümüzdeki günlerde başlı başına bir post konusu olacak kendisi...

8 Aralık 2009 Salı

Gün olur, alır başımı giderim





Alıp başımı gittip yine,bu akşam .

Her sene İş sanat 'da düzenlenen birbirinden değerli şairlerimizin şiir dinletilerinden birindeydim.

Üç post altta yazdığım Orhan Veli'nin ..


Evet bu aralar blogumda Orhan Veli patlaması yaşanıyor.Demek ki ruhumun Orhan Veli'ye ihtiyacı var dedim ben bu olaya :)


Bu çok sevdiğim şairin şiirlerini,bir kez daha Müşfik Kenter'in o harika yorumuyla dinledim.Arka fonda deniz manzarası ,sağlam bir orkestra ve bestelenen şiirlerini Deniz Erdoğan'ın ve Zafer Erdaş'ın harika seslerinden dinledik.

Müşfik Kenter'i dinlerken gözlerimi kapattım.Tam da o arada okumaya başladı "İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı" yı.Meditasyon yapar gibi dinlerken şiiri,bir ara baktım Müşfik Kenter'in görüntüsü yerine ,yıllar önce seslendirdiği Alf geliyor gözümün önüne.Hemen İstanbul'u ve şiirleri gözlerim açık dinlemeye başladım.

Ardından muhteşem bas sesiyle Zafer Erdaş ,"İstanbul'da boğaz içinde 'yi" söyledi.

Muhteşemdi..Muhteşemdi..Bir kayıt cihazım olsa bu yorumu kaydeder sabah akşam dinlemek isterdim.

İpe sapa gelmez magazin programları ardı ardına yayınlayarak televizyonu çöplüğe dönüştürenler keşke bu güzelim dinletileri televizyonda yayınlasalar dedim höykünerek.

Bir saat boyunca içime şiir çektim.Hem de en kalitelisinden...

Bu dinleti antidepresan niyetine, bir süre daha idare eder beni.
Şiiriniz bol olsun.