27 Ocak 2010 Çarşamba

Kar

Bu akşam, işten çıkıp eve gelirken ,kar yağmaya başladı.Lapa lapa değil ,minicik minicik.Sitenin içinde yürüdüğümde ,bunun kar değil adeta elmas kırıntıları olduğunu gördüm.Yukardan yağarken ,yerlerde,arabalarda ne güzel ışıl ışıl parlıyorlardı.Küçükken yılbaşı kartları olurdu ya üzeri simli oynattıkça ışıl ışıl parlardı ..Aynen öyleydi işte.Acaba yukarıdaki şekillerden hangisiydi bu ışıltıyı veren ?


Hani dizilerde filmlerde,yılbaşında aniden kar yağmaya başlar,"jingle bells ,jingle bells" melodisi eşliğinde ışıl ışıl evlerden , karı görünce sevinçle el çırparak sokağa fırlayan veletler olur ya , arkasından da köpek havlayarak onu takip eder.Tam bu moddaydım ben de.


Eve çıkıp ellerimdeki paketleri bıraktım.Tekrar aşağıya inip sitenin içinde yürüdüm .Arkama takılıp neşeyle zıplayan köpeğim yoktu ama olsun.Ne gam...O pırıltıların içinde ,pudara şekerinin üzerinde yürüyormuşum gibi çıkan kıtır kıtır kar sesleriyle bir yarım saat yürüdüm..Sitenin içindeki yılbaşı ışıklandırmalarıyla da öyle güzel ışıldıyolardı ki mest oldum.Ne güzel peri tozu gibi dedim.Söylenilenin aksine bugün çok da soğuk değildi dışarısı.Ya da ben peri tozunun güzelliğiyle hiç üşümedim.


Bir sene daha böyle olmuştu.Bir yılbaşı arifesinde ,istiklal caddesinde yürürken bir anda yukardan konfeti gibi yağmaya başlamıştı..Vakko daha Beyoğlu'ndaydı.Harika ışıklandırmalarıyla,yağan nefis karla unutulmaz bir İstiklal anısı olmuştu benim için.


Büyük yiğenim Badel'in bir yaşındayken ilk karla tanışması da süper olmuştu.Kar yağmaya başladı.Ablamın her türlü "üşütürsünüz kızımı" vesvelenmelerine karşın iyice tar top giydirip dışarı çıkarmıştık küçük ablamla.Minik meleğim ,yukarıdan yağan pamuk gibi şeylerin ne olduğunu anlayamamıştı."Madem anlayamadım ben de yerim" mottosuyla diliyle yakalamaya çalışmıştı .Ne komikti hali..


Evet alt postta muhalifim yazısıyla fazla çıkışmış olabilirim peri tozlarına ama gördüğünüz gibi gayet sıcak ilişkilerimizde olmuştur kendileriyle..


Büyükşehir belediyesiyle mi ?Onları hala antifrizli emellerime alet etmek istiyorum :))

23 Ocak 2010 Cumartesi

Muhalifim


Her türlü hava muhalefetine muhalif durumdayım.

Adamo'nun şarkısı kulaklarımda benle dalga geçer gibi çalıyor ardı ardına.

Yağmur yağdı, "sel olur ,şemsiye uçar ,sırılsıklam oluruz,trafik çok kötüdür" derler program iptal olur

Kar yağar "aman yollarda kalırız,arabada sıkışırız mazallah donarız" .derler evden çıkamayız

Mevsim normallerinin üzerinde bir sıcaklık olacakmış ,"yok gitmeyelim baygınlık geçiririz bu sıcakta ".Yine iptal..

Pööff nedir bu ya İstanbul'da yaşıyoruz ama gören Hakkari'deyiz falan sanır.Ben gözü karayım kendime göre çıkarım ederim diyorum ama iş bilmeyen çavuşlar ordusu belediyeye güvenmiyorum.Meydanlarda Tarkan konseriyle iki üç ışık oyunu yapıp,havai fişek patlatmayı marifet sayıp belediyecilik yaptıklarını sanan şahıslara hiç güvenmiyorum.Güya kriz masası oluşturuyorlar her seferinde .Arabalara koydukları antifrizi bunların kulaklarından huniyle doldurmak geliyor içimden, ya da o araba zincirleriyle bütün belediyeyi birbirlerine zincirleyip yalınayak tem otoyolunda yürütmek.

Doğuda insanlar yarı bellerine kadar karla yaşıyorlar bu mevsimde .Ama zincir takmadan yola çıkan bana bişey olmazcılar,kayıp trafiği tıkayınca biz bir kaç saat yolda mahsur kalabiliyoruz.

Bunları yazarken kar sevmeyen biri gibi algılamayın,karı çok severim.Karın, rüzgarın dindiği o herşeyin bembeyaz süt liman olduğu zamanlarda herkesden önce kapıya çıkar,ayak basılmamış bakir karın üzerinde yürür ,ayaklarımın altında ezilen kar sesine bayılırım.Ya da yiğenlerimin sitenin içinde kaydıkları yüksek tepeden ,elime geçirdiğim poşet parçasıyla bende onlar kadar çocuk hatta onlardan daha çocuk bir şekilde kayabilirim.Herkesin aksine kardan adam değil kardan kadın ya da deniz kızı yapabilirim.Bu konuda gayet iddialıyım heykeltraş edasıyla elimdeki bıçakla şekil verirken eserime,sokak ressamları gibi etrafımda biriken seyircilerden çok keyif alırım.Ya da güzel kar fotoğrafları çekmeyi..Karın içersinde hoplayıp zıplamayı yerde yuvarlanmayı,ellerim ayaklarım buza kesmişken dışarıda sıcacık sade nescafe içmeyi ellerimi fincana sarmalayıp ısıtmaya çalışmayı çok severim.

Benim sevmediğim,ulaşımın iptal olması.Kendi arzumun dışında eve kapalı kalmak.

Pööff binlerce kez daha hem de ...

4 Ocak 2010 Pazartesi

Meşguliyetle tedavi



Depresif moddan, mutedil dalgaya geçen bünyem için ,bu aralar ılık süt kıvamında faaliyetlere sardırdım.


-Etrafımdaki enerji vampirleriyle değil,pozitif kişilerle görüşüyorum.


-Dişime uygun sanatsal faaliyetleri sektirmemeye çalışıyorum.


-Eve gelince işle ilgili hiçbirşey düşünmemeye çalışıyorum.


-Elimin altında sürekli dergi bulunduruyorum ve uyku moduna geçene kadar bunları karıştırıyorum.


-Farklı konularla ilgili araştırmalara dalıyorum.Ulaştığım bilgileri soyağacı gibi alt kademelerine kadar araştırıyorum.


-Akşamları bir kadeh kırmızı şarap bu araştırmalarımda gayet hoş bir mihmandarlık yapıyor bana


-Dinlediğim müziklerin haricinde farklı şeyler dinliyorum.


-Kıyafetlerime ya da aksesuarlarıma değişik tasarımlar yapıyorum.


-Havalar biraz yumuşayınca fotoğraf gezilerine çıkmaya başlıycam.


Kısacası doktorların hergün gittiğiniz yolu arada değiştirin tavsiyesine paralel şeyler yapıyorum.


Başımın üzerindeki kara bulutları dağıtıp en azından açık gri kıvamına getirdim.Güneş ışınlarının altında kedi yavruları gibi gerim gerim gerinene kadar buna da şükür ..


Konuyla alakasız bir not;Google'ın Newton için son düzenlemesindeki elma dolu ağaç dalına, ağzı sulanarak bakan bir benmiyim acaba?Hani gerçekten elimin altında olsa ve dalından kopardığım elmayı çocukken yaptığım gibi tşörtümde silip ısıra ısıra afiyetle yesem.Off düşüncesi bile iyi geldi :)


Sağlıcakla,