4 Kasım 2008 Salı

İMKB


Bir varmış bir yokmuş

İstinye derler bir köy varmış.

Renkleri alacalı yeşili kırmızıya çalan

Stopları –lossları, durları- durakları vurları-kaçları olan bir köy.

Kendi karmaşıklığı içinde garip bir düzeni varmış .


Köyün yamacından geçip ,varlığından yeni haberdar olanlar, merak edip girerlermiş köyden içeri .Bakarlarmış içeride bir telaşe .Herkes bir yerden bir yere koşuşturuyor.Yüzlerinde hırs ve inat .Böyle bir yerde sıkılmak ne mümkün !

" İşte hayallerimde ki köy.Tam bana göre neden başka yerlerde dolaştım bunca zaman ?.Burada yaşamak ne kadar kolay" deyip yerleşme kararı alırlarmış"

Ama bilmezlermiş köye bir gelenin, bir daha çıkamadığını.

Burada da hırsızlıklar olurmuş .Tek kişinin değil, çok kişinin şahit olduğu, aleni hırsızlıklar.Ama kimse sesini çıkarmazmış .

Malı çalınan çığlıklar atarmış ama nafile .Kimse duymazmış bu sessiz çığlıkları .Muhtar ve ihtiyar heyeti hem kör, hemde sağırlarmış.

Garip bir toprağı varmış bu köyün .Bazen çorak denilen yerden iyi mahsül alanlar olduğu gibi, çok iyi toprak ta elindeki tohumu çürütenler de olurmuş.

Havası da bir garipmiş.Kışın hiç beklenmedik bir anda güneş çıkar iliklerine kadar ısıtırmış insanı .Bazende yaz ortasında dondurucu soğuklar olurmuş.

Köyün eskileri bilirlermiş bütün bunlarla nasıl başa çıkılacağını .Uyarırlarmış yeni gelenleri .Ama nafile, bildiklerini okurmuş yeni gelenler .Kulak asmazlarmış yaşanılan tecrübelere, alınan derslere. Ta ki ellerinde ki avuçlarındaki herşeyi kaybedene kadar.

Eskiler üzülürlermiş bu duruma , nasırlaşmış ellerine bakıp ilk geldikleri yılları hatırlar ve derin bir iç çekerlermiş

“KİMSE DAHA KÖR DEĞİLDİR GÖRMEK İSTEMEYENDEN...............”