21 Ağustos 2010 Cumartesi

KADIKÖY



Dün stresli bir gündü.Keyifsiz bir haftanın son gününde keyifsiz bir görüşmem vardı Kadıköy'de.İşin tek güzelliği buydu bana göre.


Kadıköy'e gitmeyi hep sevmişimdir.Ne iş için olursa olsun yaz kış demeden vapura biner ve dışarıda o daracık sırada oturur ayağımı demirlere kaldırırım.Şanslıysam yanımda müzik de varsa deymeyin keyfime.

Akşam işten çıktım ,iskeleye geldim iş çıkış saati olduğu için çok kalabalıktı.Yerime geçtim ,kulaklığımı taktım vapurun hareketiyle yarım saat önceki ruh halimden eser kalmadı.Denizin ortasına geldiğimde deniz gereğinden fazla dalgalıydı.İlk defa dalgaların ayağımı koyduğum o demirlere kadar çıktığını gördüm.Vapur düdüğünü öttürürken Orhan Veli'ye İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalıyı yazdıran o halet-i ruhiyeyi düşündüm.Kısacık yirmi dakikada upuzun bir yolculuğa çıktım .İskeleye yaklaşırken bu günü belgelemek istedim hep güzel günlerimi hatırlamak lazım ?.Alel acele yukardaki fotoyu çektim.

Görüşmeye gitmeden bir şeyler yemek istedim .Her zaman birileriyle gittiğim Çiya'ya bu kez tek gittim.Ramazan dolayısıyla çok kalabalıktı.Tek gitmemin avantajı yer buldum ve sevdiğim bütün o yöresel yemeklerden tadımlık istedim tabağıma.En son içtiğim zahter çayıyla daha iyiydim.Çıkarken omuzlarım daha bir dikleşmişti.

Kötü geçen haftanın son iş gününü Kadıköy'le seyrelttim biraz.Böyle daha iyi.

Daha da iyi olacak.