16 Ağustos 2011 Salı

GEZELİM GÖRELİM

TRT'de uzun yıllardır yayınlanan bir programdı Gezelim Görelim...

Hala devam ediyor mu bilmiyorum.Denk geldikçe çok severek izlerdim o programı.Yıllarca Anadolu'nun her bir köşesine gitmişlerdi ...

Anadolu insanının sıcaklığını ,iyi niyetini ve enteresan yaratıcılığını gülümseyerek izlerdim.Yaşar Kemal hayranı biri olarak  hafiften kıskanırdım da...Kimbilir ne anılar ne anekdotlar biriktirmişlerdi o çekimlerde...


Yollara düşmek yeni yerler görmek yeni insanlarla tanışmak ne kadar güzel bir duygu...


Geçen hafta yine kurtlandım.Spontane gelişen bir konuşmanın ardından  yola düşelim yeni yerler görelim istedim.Orası mı burası mı derken ne zamandır görmek istediğim Cunda'da karar kıldık.Sabahın köründe atladık arabaya düştük yollara...

Benim için en güzel tatil araba ile gidilen tatil...Hiç yorulmadan mızmızlanmadan saatlerce giderbilirim...Uzun yolda araba kullanmayı da , enteresan yerlerde mola vermeye de bayılırım.Bu yolculukta  çok kullanamadım bol bol  co-pilotluk yaptım.Ve de Şekil a 'da görüldüğü gibi elimde makine hareket halinde bol bol titrek fotolar çektim.
Vacur vucur tatil yerleri gibi değil Cunda ...Sessiz sakin...Ya da ramazandan dolayı öyleydi. bilmiyorum.Ama bana çok iyi geldi.Zaten denizin olduğu bir yerde benim kötü olma olasığım hiç yok...

Kaldığımız  otel  çok güzel  ve sessizdi.Her şey dahil otellerden ,çok yıldızlarından,her an    eli başı dolu dolu tabaklarla dolaşan tatilcilerden hiç hazetmediğim için çok beğendim burayı .

Küçük ama muhteşem  bir koyda zeytin ağaçlarının arasındaydı plajı...Denizi nefisdi.Benim gibi soğuk denizi sevenler için bulunmaz bir yer.Suyun dibini görüyorsunuz tertemiz...

Erkek çocukları gibi bütün gün gözümde gözlük  ellerim ayaklarım zeytin gibi buruşana kadar denizdeydim.Akşam üstüne doğru sudan çıktığımda alnımda dana kadar gözlük izi kalsa da vazgeçmedim gözlüğümden...

Suyun dibine dalıp dalıp  midye ve şeytan minaresi topladım.Gerçi şeytan minarelerinin içindeki kiracıların hala var olduklarını gördüğümde hafiften tırsıp toplamaktan vazgeçtim ama yine de suyun altında olmak çok iyiydi...

Suyun dışında olduğum zamanlarda da elimden makinem düşmedi.Japonlar gibi otu böceği çektim ve bir kısmını üşenmeden hemen yükleyip  hamarat bloggerlar gibi sizlere yazıyorum.:)


 Cunda adası ile ilgili aldığımız yeme içme tavsiyelerinden en isabetlisi Güler tatlıcısıydı bence...Yolu düşenlere kesinlikle tavsiye ediyorum.


Kavala ve sakızlı kurabiyesi meşhur.Ama ben en çok baklavasını sevdim.İlk kez höşmerim yediğim için karşılaştırma şansım yok ama o da güzeldi...Zaten her gelen iki üç paketle çıkıyordu.
Tavsiyelerden bir tanesi Nihat Restoranttı ama ben biraz abartıldığını düşünüyorumMezeleri fena değildi ama Cunda gibi yerde 10 numara olması lazımdı bence...Ben 10 üzerinden 7 verdim kendilerine...O sırada bir sürü balıkçı var belki isim olarak çok bilinmeyen daha lezzetli yerlerde vardır.Bu batan güneş By Nihat'tan çekildi.Manzarası 10 üzerinden 10 aldı benden :)

Taş Kahve'de çok meth edilmişti ama orayı da sevmedim.Bir kere çok pis buldum bardakları füzdincanları...O yüzden fotosunu bile çekmedim.Zaten  kahvemi bile bitirmeden kalktım.

İstanbul'da pek sevmem ama  tam yerine  gidince ayvalık tostu yemek istedim.Ve Avşar Tostçusunu keşfettik.Her öğlen gidip orada ayvalık tostu yedik .Maalesef tostları gözüm dönmüş bir şekilde yerken Japon misyonumu unutmuşum :(

Sonra aşağıdaki apaçi arkadaşla karşılaştık.Kendisi uzun bir süre bu şekilde  hiç ot vs yemeden durunca canlı olmadığını düşündüm.Hiç üşenmeden arabadan inip duvara tırmanıp fotosunu çektim.Sonra ıslık çalarak dikkatini çektim de kafasını çevirdi.

İşte o anlar :)...At "Bu deli de kim ? " der gibi bakmamış mı? :))
Burası da Rahmi Koç'un restore ettirdiği değirmen-kütüphane...
Avşar tostçusundan sonra kahvelerimizi  bu güzel manzaralı sevimli kütüphanede serin serin kitap karıştırarak içtik.Cunda'ya çok yakışmış bu kütüphane... 


Bunlarda yine arabadan çektiğim fotolardan serpmeler...

Güneşin batışını izlemek için Şeytan Sofrasına çıkın demişlerdi.Ben denizden kopamayınca geciktik.O yüzden yukarı çıktığımızda istediğim gibi bir foto çekemedim maalesef.
Ama muhteşem bir manzarası vardı.Güneş batarken deniz kızıla boyanıyor.
Bütün hücrelerim,beynim,kalbim huzur,huzur,huzur diye şarkı söylediler yukarıdayken :)
İşte böyle Sayın seyirciler,bir başka Gezelim-Görelim-Yiyelim programında buluşana dek hoş ve esen kalın...
Sevgiler,
Evliya Çelebinin yandan yemiş halinin dişi Sadun Boro özentisi.