24 Ekim 2010 Pazar

Kültür mantarı



Biliyorum nicedir ıssızladım buraları.


Soğuk havalarla birlikte sıcak şehirlere göç etme isteğine sahip bünyeyi hay huyla eylendiriyorum öylesine işte.


İş güç aynı yoğun ve tatsızlıkta süre gitmekte şimdilik.


Bir şeylerin sonlarına yaklaştıkça başlangıçlarım artıyor.Haydi hayırlısı :))


Kültür mantarı gibi o tiyatro senin bu sinema benim oradan oraya akmaktayım.


Önceki hafta sonu Levent Üzümcü'nün "Tehlikeli ilişkileri"ne gittik .Çekirdek kadrodan Burcu kuş ve mercimek son dakika yan çizince Zilsiz'imle ve iki arkadaşımızla birlikte izledik oyunu .Hoş ben trafiğe takılıp 10 dakika gecikince içeri alınmadım.Birinci yarıda onlar oyunu izlerken ben dışarıda sıkıntıyla pazar günü trafiğine söylenerek arayı bekledim.Allah'tan daha evvel sinemalarda Michelle Pfeiffer 'ın oynadığı bir film olduğundan konuyu biliyordum.İkinci yarıda zorlanmadım ama tekrar gitmeyi planlıyorum.Levet Üzümcü'nün peformansını çok beğendim.Beni yakinen ilgilendiren kostümler de çok iyiydi.


Sonra çıkışta ne zamandır gitmediğimiz Mihribah Sultan'a gittik.Rahat beş senesi var herhalde.Epey değişiklikler olmuş ama ben eski salaşında salaşı hallerini bildiğimden yeni çehresini çok sevmedim.


Cuma akşamı da Lüküs Hayat müzikaline gittik.Kültür mantarı diye boşa demiyorum :)


Artık Devlet Tiyatrolarının klasikleri arasındaki bu oyunu maalesef ilk defa izledim.Çocukluk yıllarımdan hatırlamaktayım sanki tvlerde oynamıştı bir aralar.Konuyu bilmeme rağmen 3,5 saate yakın süren oyunu keyifle izledik.O kadar uzun sürdüğünü bilmiyordum takdir ettim doğrusu.Yeni adaptasyonlarla,Zihni Göktay Ferhan Şensoy'un Ferhangi şeyleri havasında giydirmeceler yapıyordu oyunda çok beğendim.Oyun bittiğinde ortalık alkıştan yıkılıyordu .Avuçlarım patlayana kadar alkışladım sanırım.Zihni Göktay'a Allah uzun ömürler versin.Ve biz daha çok gidip onu ayakta alkışlayalım avuçlarımız kızarana kadar inşallah.


Cumartesi günü seminer vardı .Geçen hafta olduğu gibi dün de film izledik.daha evvel izlediğim ödüllü bir filmdi.Ama hiç sıkılmadan bir daha izledim "Pan'ın labirenti'ni".Bazı sahneler tokat gibi insanın suratına çarpsa da kesinlikle izlenecekler arasında olmalı . Geçen cumartesi de sinema günüydü seminerde. "Herşey aydınlandı"yı izledik yine hep birlikte.Çok beğendim fimi .Nefis bir kurgusu vardı filmin.23 yaşındaki Jonathan Safran Foer'in gerçek hayatından kaleme aldığı ilk romanı sonrasında film yapılmış. ilk fırsatta kitabını da okumak istiyorum .


Seminer çıkışı Java aradı.Sinemaya gidelim dedi.Ben caddede o karşıda olunca makul bir saatte gidemedik filme.Son matineye bilet alıp."Aşka fırsat ver"e gittik.Bu saatte film izlemeyi seviyorum kimsecikler olmuyor.Hele böyle Fransız filmlerini pek seven olmadığından bizim gibi üç beş kişiyle izleyebiliyorsunuz filmi.Ayaklarımı öndeki koltuğa uzatıp yatar pozisyonda izledim keyifle.Java'da filmi çok sevmedi ama ben yönetmenin "Cesaretin var mı aşka"dan tarzını bildiğim için çok beğendim.


Sonra dikkat ettim fil ekimini kaçırdım diye hayıflanan ben nerdeyse iki hafta içinde 1,5 tiyatro ve 4 film izlemişim.Bir şeyler izlemek zaten çok dolu olan kafamı boşaltmaya iyi geliyor bu aralar o sebeple...


Eylemlerimiz devam edecek ;)


İyi haftalarımız olsun :)